Makale
Uyan Trabzonlu, Aşağılanıyorsun!..
Bir Fenerbahçe-Trabzonspor maçı daha geldi geçti ama benim umurumda deÄŸil. Aslında oynanmaması gereken bir maçtı bu ve o yüzden dikkate almaya gerek yok. Galibiyetle başımız göÄŸe ermeyecek, temel sorun(lar) çözülmeyecek, maÄŸlubiyet halinde de yerin dibine girmeyeceÄŸiz. O temel sorun(lar) çözülmedikçe de aynı fasit daire etrafında dönüp duracağız. Bu döngü beni artık canımdan bezdirdi. “Hangi döngü?” mü dediniz? Pekâlâ:
35 yıldır Trabzonspor taraftarı olarak Türk ve Dünya futbolunu takip ediyorum. Öncesini görmedim, ancak bu 35 sene zarfında Trabzonspor sürekli itildi kakıldı, üvey evlat muamelesi gördü, defalarca ve göz göre göre ÅŸampiyonlukları elinden alındı. Hâttâ bir seferinde bizzat devlet polisiyle, askeriyle karşısına dikilerek “sen ÅŸampiyon olamazsın” dedi. Camia da en büyük travmayı o zaman yaÅŸadı. Ä°ntiharlar oldu, Trabzon(spor) savruldukça savruldu.
2004-2005’te aynı senaryo bir kez daha yaÅŸandı. Camianın gösterdiÄŸi en büyük tepki, ÅŸehir merkezinde düzenlenen yürüyüÅŸtü.
Bakın sevgili Trabzon(spor)lular, böyle olmuyor. Bir ÅŸey deÄŸiÅŸmiyor. Sistemin sahipleri bizim iki bağırıp çağırıp sonra dağıldığımızı gördükçe bildiklerini okumaya devam ediyorlar. Åžu satırları yazdığım dakikalarda çoÄŸumuz televizyon karşısına geçmiÅŸ, beÄŸendiÄŸimiz konuÅŸmacıları alkışlayıp, beÄŸenmediklerimize sövüp sayarak rahatlıyoruz. Yarın biz dahil herkes iÅŸine gücüne gidecek, herkesin yaptığı yanına kâr kalacak. Allah aÅŸkına bir kere düÅŸündük mü, televizyonda söylenenleri dinlemenin bize ne faydası oluyor diye? Enerjimizi boÅŸaltıyorlar, o kadar.
EÄŸer artık bu haksızlıklara maruz kalmak istemiyorsak baÅŸka ÅŸeyler yapmalıyız. Bir kere, ne yapıp edip ÅŸu çoÄŸunluk psikolojisinden kurtulmamız gerekiyor. Bu ülkede Trabzonlu azınlıktır, azınlık muamelesi görmektedir ama nasıl olduÄŸunu bir türlü çözemediÄŸim bir ÅŸekilde kendisini çoÄŸunluk sanmaktadır. Azınlık muamelesi gördüÄŸünde ÅŸaşırıp afallaması, bir sonrakinde yine aynı refleksleri göstermesi bundandır.
Belki de bu yanılgı, bizim toplumda ayrımcılığın en ilkel haliyle algılanıyor olmasından ileri gelmektedir. Trabzonlular halihazırda Ä°stanbul’lara gelip iÅŸ güç, mal mülk, yat kat sahibi olabiliyor. Bunu kimsenin lûtfuyla deÄŸil, kendi azmi ve becerisiyle baÅŸarıyor ama olsun, zararı yok. Biz alışığız zorluklara ne de olsa. Biz de ayrımcılığı yük taşıyan kölelerin sırtında ÅŸaklayan kırbaçlar olarak algıladığımız için, kendimize yapılan ayrımcılığı görmüyoruz, biraz bağırıp çağırıp rahatlıyoruz.
Uzatmayalım, Trabzonlu artık uyanmalı ve konumunu gözden geçirmeli, bundan böyle ne yapması gerektiÄŸini düÅŸünüp uygulamaya koymalıdır. Dünya tarihinde azınlıklar ya da azınlık muamelesi görenlerin ne gibi mekanizmalar geliÅŸtirdiÄŸini, bugün ne konumda olduklarını çok iyi gözlemlemeli ve ona göre tavır belirlemelidir. (Buradaki azınlık tanımını “öteki” olarak da okuyabilirsiniz)
Taraftar sayımız, yetiÅŸmiÅŸ insan gücümüz, paramız pulumuz onlardan az olabilir. Ancak ÅŸu ezbere söyleyip rahatlayarak aslında ne anlama geldiÄŸini, nasıl gerçekleÅŸtirileceÄŸini bir türlü düÅŸünmediÄŸimiz birlik beraberlik kavramı üzerine kafa yormamız gerekiyor. Kısmetse perÅŸembe yazımızda bu konuya devam ederiz, ÅŸimdilik benim her fırsatta verdiÄŸim örneÄŸi tekrarlayarak noktalayalım: Yakın tarihte hakim sistem bir siyasi akımı ağır bir dirsek darbesiyle yere serince, o siyasi akım kısa sürede baÅŸta medya olmak üzere gerekli ve yeterli donanımı temin ederek muhteÅŸem bir geri dönüÅŸ yaptı ve ülkeye damgasını vurdu. Siyasi akımı beÄŸenin beÄŸenmeyin, fakat geri dönerken uyguladıkları yöntemleri herhalde herkes takdir edecektir.
Kısmetse perÅŸembe günü devam ederiz.
Henüz yorum yapılmamış.