Sosyal Medya

4 Şubat Dünya Kanser Günü

Türk Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu (TKASK), 4 Şubat Dünya Kanser Günü kapsamında düzenleyeceği etkinliklerde, "Sigaranı söndür, yüzümü güldür" sloganını kullanacak.



KARADENİZ BÖLGESİ KANSER ve KANSER RİSK FAKTÖRLERİ ARAŞTIRMASI

Prof.Dr.Murat Tuncer
Eylül 2005-Temmuz 2006

(1) ÇERNOBİL NÜKLEER REAKTÖR KAZASI ve TÜRKİYE ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ;

    Ukrayna'nın Kiev kenti yakınlarındaki Çernobil Nükleer Güç Reaktörünün 4. ünitesinde, 26 Nisan 1986 günü erken saatlerde meydana gelen nükleer kaza sonrasında, atmosfere büyük miktarda füzyon ürünleri salındığını tüm dünya kazadan ancak 4 gün sonra, 30 Nisan 1986 günü öğrenmiÅŸti. Kazadan kaynaklanan radyoaktif salınım, 28 Nisan tarihinde kuzey-batı yönünde esen rüzgarlarla Ä°skandinavya'nın güney ve orta bölgelerine yönelmiÅŸ, 3 Mayıs Cumartesi günü füzyon ürünleri yüklü hava kütlesi Avrupa'nın büyük bir kısmı ile birlikte Bulgaristan ve Yunanistan üzerinden Trakya'yı etkisi altına almıştı. Ä°kinci bir salınımla Çernobil'den doÄŸuya sürüklenen hava kütlesi 7-9 Mayıs tarihlerinde Kırım Yarımadası'nın kuzeyinden ve Karadeniz üzerinden geçerek Türkiye'nin kuzey-doÄŸu kıyılarına ulaÅŸmıştı. Bir ülkenin radyoaktif bulaÅŸmaya maruz kalmasındaki en önemli neden bulutun geçtiÄŸi sırada etkisi altındaki o ülkede yağış bırakması durumudur. Merhum sanatçı Kazım Koyuncu?nun da ?Hep yedik o yaÄŸmurları kafamıza? diye ifade ettiÄŸi yağışlarla, Trakya ve DoÄŸu Karadeniz bölgelerinin o tarihlerde yağış alan yerlerinde, radyoaktif etkilenim ağırlıklı olarak hissedilmiÅŸtir. Neyse ki, mevcut atmosferik koÅŸullar ve hakim rüzgar yönleri nedeniyle, bu etkilenim homojen bir dağılım göstermemiÅŸtir. Türkiye'nin diÄŸer Avrupa ülkelerine göre faciadan daha az etkilenmesi, Çernobil kazasından kaynaklanan radyoaktif bulutun, atmosferde taşınmasının 10 günlük bir süreyi kapsaması ve bu süre zarfında bulut konsantrasyonun oldukça seyrelmesi ayrıca hareketinin atmosferin üst tabakalarından taşınması göz önüne alındığında, daha iyi anlaşılmaktadır. Türkiye'nin büyük bir kısmının, ÅŸimdiye kadar meydana gelmiÅŸ en büyük nükleer reaktör kazasından çok fazla etkilenmeden çıkması büyük bir ÅŸanstır. Türk toplumunun Çernobil kazası sebebiyle maruz kaldığı etkinin, yaÅŸadığı bölge dolayısıyla maruz kaldığı doÄŸal radyasyon etkisine kıyasla önemsiz olduÄŸu yapılan ölçümlerle de ortaya konmuÅŸtur. Nitekim bu ölçümlerde Trakya ve DoÄŸu Karadeniz Bölgelerinde o tarihlerde yaÅŸayan insanlarımızın aldığı radyasyon dozunun yaklaşık bir akciÄŸer grafisinde alınan doza yakın olan 59 milirem, diÄŸer yörelerde yaÅŸayan insanlarımızda ölçülen radyasyon dozunun ise 50 milirem olduÄŸu tespit edilmiÅŸtir. Kazanın etkisinin nispeten daha az düzeyde hissedildiÄŸi Türkiye'de, kazadan sonra çay dahil akla gelebilecek tüm tarım ürünleri ile ithal edilen gıda maddeleri ve hayvan yemleri ile solunum yada sindirim yolu ile Türk insanına ek risk getirecek tüm maddeler radyoaktif bulaÅŸma yönünden titizlikle denetlenmiÅŸtir. Ancak, hafızalarda kalan yönüyle hoÅŸ bir seda bırakmayan, olası paniÄŸi önlemeye yönelik, amacını aÅŸmış bir takım resmi beyanatlar o günden bugüne konunun üstünün örtülmeye çalışıldığı ÅŸeklinde yorumlana gelmiÅŸtir. Halbuki, Türk insanının büyük bir kısmının vazgeçilmez alışkanlığı olan çay konusunda yapılan bir denetim programı, bu arada gözden kaçmıştır. Bu denetim programı gereÄŸi, bilimsel olarak saÄŸlığa zararlı olmadığı konusunda hem fikir olunduÄŸu halde, sırf spekülatif yorumlara yol açmasın diye, büyük bir ekonomik kayıp da göze alınarak, 58.000 ton çay imha edilmiÅŸtir. Gene DoÄŸu Karadeniz Bölgesinin diÄŸer iki önemli ürünü olan fındık ve tütün ise hiçbir sorunla karşılaşılmadan, her türlü denetimden geçirilerek, baÅŸta AB ve ABD olmak üzere, ithalatta deÄŸiÅŸik limitler uygulayan ülkelere, aktivitelerine göre tasnif edilerek ihraç edilmiÅŸtir, halen de ihraç edilmektedir. Çernobil Nükleer Kazası birçok açıdan dünya için bir milat olmuÅŸtur. Kazanın ardından geçen yıllar, dünyanın birçok ülkesine olduÄŸu gibi Türkiye'ye de, benzeri tehlike durumlarına yönelik tavır almada ve tedbir oluÅŸturmada çok ÅŸey öğretmiÅŸtir. (2)

    Ancak, tüm dünyada olduÄŸu gibi ülkemizde de ekonomik, sosyal ve siyasal sorunlar yaratan etkileri, kazanın üzerinden geçen yıllara raÄŸmen halen süregelmektedir. Nitekim bu olayı takiben geçen 20 yıllık süreçte bölgede yaÅŸayan vatandaÅŸlarımızda büyük bir tedirginlik hakim olmuÅŸtur. Bu tedirginliÄŸin sebebi Çernobil faciasından sonra bölgedeki kanser vakalarının arttığına yönelik olan yaygın inanıştır.

Uygarlık düzeyindeki artışa paralel olarak, gelişmiş toplumlarda insan hayatını tehdit eden hastalıkların başında, kalp ve damar hastalıkları ile kanser hastalığı gelmeye başlamıştır. 1970?li yıllarda sebebi bilinen ölümler arasında 4. sırada yer alan kanser, son yıllarda kalp-damar hastalıklarından sonra 2. sıraya yükselmiştir. Yapılan projeksiyonlarda kanserin 2030 yılında tüm dünyada yılda 20 milyon yeni vaka ve 12 milyon ölümle 1. sıraya yerleşeceği yönündedir. Evet, Karadeniz?de kanser artmaktadır, ama, dünyada ve Türkiye?nin diğer bölgelerinde olduğu kadar. Bu artışın da ağırlıklı olarak sebebi;

  • Beklenen yaÅŸam süresinin uzaması ve toplumda ileri yaÅŸ nüfus yüzdesinin artması,
  • Tütün ve tütün ürünlerinde tüketimin artması,
  • Bulaşıcı hastalıkların ve bunlara baÄŸlı ölümlerin azalması,
  • Yanlış beslenme ve yaÅŸam alışkanlıklarının artması,
  • Çevresel kanserojenlerin giderek önem kazanması,
  • Kayıt sistemimizdeki düzelme ile gerçekçi sayılara ulaşılıyor olmasıdır.
İşte bu tedirginliği yaratan bir etkinin gerçekten var olup olmadığını ve olası radyasyon etkilerinin görülebilmesi için Ulusal Kanser Danışma Kurulu önerisi ve 16.09.2005 tarih, 1369 sayılı Bakanlık oluru ile Kanserle Savaş Dairesi Başkanlığı koordinasyonunda ?Karadeniz Bölgesi Kanser ve Kanser Risk Faktörleri Araştırması? gerçekleştirilmiştir.
Karadeniz Bölgesi Kanser ve Kanser Risk Faktörleri Araştırması Komponentleri

  • Kanser sıklığı kayıt çalışması
  • Hane halkı kanser riski, hastalık yükü ve kanser farkındalığı araÅŸtırması
  • Tiroid kanserlerinde moleküler genetik düzeyde çalışma
  • Radyasyon Yükü Ölçümü (Biyolojik doz tayini)

Kanser Sıklığı Kayıt Çalışması Sonuçları

Bu çalışmada yer alanlar; Dr. Mustafa HAKYEMEZ (Trabzon İl Kanser Kontrol Koordinatörü), Dr.Sultan ESER YALÇIN (İzmir İl Sağlık Müdürlüğü), Dr.Okan KARAO?LANO?LU (Samsun İl Sağlık Müdürlüğü), Dr.Ayşegül DO?AN (Edirne Sağlık Müdürlüğü), Hemş. Neşe ERDURAN (Trabzon İl Sağlık Müdürlüğü), Hemş. Fatma YANIK ŞAHİN (Trabzon Devlet Hastanesi), Hemş. Özgül ALBAYRAK (Trabzon Numune Hastanesi), Hemş. Özlem AKDO?AN (Trabzon Gögüs Hastalıkları Hastanesi), Hemş. Ayşe ÇOLAK (Trabzon Araklı Merkez SO), Ahmet KARAGÜZEL (Trabzon Vakfıkebir Yalıköy SO), Ebe Çağlayan CANDAN (Samsun 2 nolu SO), Hemş. İlknur YAPRAK (Samsun 3 nolu SO), Ebe Kebire SARAÇ (Samsun 4 nolu SO), Ebe Türkan BİLGİN (Samsun 5 nolu SO), Ebe Şükrüye KARABULUT (Samsun 6 nolu SO), Hemş. Emel SEZER (Edirne Devlet Hastanesi), Ebe Gülay DURAN (Edirne Devlet Hastanesi), Sağlık Memuru Vedat USTA (Keşan Devlet Hastanesi), T.C. Sağlık Bakanlığı Kanserle Savaş Dairesi Başkanlığı çalışanları

Bu çalışma çerçevesinde kanser kayıtları konusunda eğitilmiş elemanlar aracığı ile bölge hastanelerinin arşivleri taranarak son on yıla ait kanser verileri toplanmıştır. Toplanan veriler ile ülkemizin MECC (Ortadoğu kanser Konsorsiyumu) üyesi kanser kayıt merkezinin verileri karşılaştırılmıştır.

Trabzon ilinde hastane arşivlerinden elde edilen verilere göre:

Kadınlarda; Meme kanseri %18, Mide kanseri %10.4, Kolon-rektum kanserleri %8.0, Kemik iliği % 6.3, Troid bezi kanseri %4.6, Akciğer - bronş kanserleri %4.4 oranında tespit edilmiştir. (Grafik 1)

Grafik (1)

Erkeklerde; Akciğer - Bronş kanserleri %27.4, Mide kanseri %9.3, Prostat bezi kanseri %8.6, Mesane kanseri %6.9, Kolon- rektum kanserleri %6.2 oranında tespit edilmiştir. (Grafik 2)

Grafik (2)

MECC (Ortadoğu Kanser Konsorsiyumu) üyesi İzmir Kanser Kayıt Merkezinin verilerine göre:

Kadınlarda; Meme kanseri % 31,7, Kolorektal kanserler %8,2, Uterus kanseri %5,7, Bronş, akciğer kanserleri % 4,6, Serviks kanserleri %4,5, Over kanseri %4 oranında tespit edilmiştir. (Grafik 3)

Grafik (3)

Erkeklerde; Akciğer - Bronş kanserleri %40,3, Kolorektal kanserleri %6,7, Mide kanseri %5,9, Larinks kanseri %4,9, Mesane kanseri %4,8, Prostat bezi kanseri %4 oranında tespit edilmiştir. (Grafik 4)

 

Grafik (4)

Başkanlığımız tarafından kanser kayıtlarının doğru ve tam olarak toplanabilmesi için Ankara, Antalya, Samsun, Erzurum, Trabzon, İzmir, Edirne, Eskişehir illerinde Aktif Kanser Kayıtçılığı çalışmaları yürütülmektedir.

Sonuç olarak; Elde edilen veriler karşılaştırıldığında Karadeniz bölgesinde kanser diğer bölgelerimizden farklı bir artış ve dağılım göstermemektedir.

Hane Halkı Kanser Riski, Hastalık Yükü ve
Kanser Farkındalığı Araştırması Sonuçları

Bu çalışmada yer alanlar; Prof.Dr. Nazmi BİLİR (Hacettepe Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı ABD), Prof.Dr. Gül ERGÖR (9 Eylül Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı ABD), Prof.Dr. Gamze ÇAN (Karadeniz Teknik Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı ABD), Doç. Dr. Banu ÇAKIR (Hacettepe Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı ABD) , Dr. Eser KAYA, Dr. İ. Altay ÇELİK, İnci Özçelik, Dr. Sultan ESER YALÇIN (İzmir İl Sağlık Müdürlüğü), Dr. Okan KARAO?LANO?LU (Samsun İl Sağlık Müdürlüğü), Hemş. Neşe ERDURAN (Trabzon İl Sağlık Müdürlüğü), Dr.İ. Mete O?UZLAR (Isparta Sağlık Müdürlüğü), Prof.Dr.Gönül BUYAN (Türkiye Atom Enerjisi Kurumu), Dr. Hakan DİREN (Rize İl Kanser Kontrol Koordinatörü), T.C. Sağlık Bakanlığı Kanserle Savaş Dairesi Başkanlığı çalışanları

Çalışma, bölgede Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) tarafından gerçekleştirilen radyoaktivite ölçümlerinde Sezyum (Cs) düzeyinin Türkiye ortalamasının üzerinde olduğu Rize ili Fındıklı, Pazar, Ardeşen ilçeleri, Edirne Eskikadın, İsmailce ile radyoaktivite ölçümlerinde Sezyum (Cs) düzeyinin Türkiye ortalamasında olduğu Isparta ili Eğirdir ilçelerinde gerçekleştirilmiştir. Çalışma sırasında bu yerleşim yerlerinin bütün nüfusu alınmıştır. Tüm haneler için bir kişi ile görüşülerek anket formları doldurulmuştur.

Rize ilinde toplam 10230 hane, Edirne ilinde 255 hane, Isparta ilinde toplam 8726 hane olmak üzere toplam 19211 hane çalışmaya dâhil edilmiştir.

Tablo 1 : Hanelerin il ve ilçelere göre dağılımı

İLÇELER

Ä°LLER

TOPLAM

EDÄ°RNE

ISPARTA

RÄ°ZE

Sayı

Yüzde

Sayı

Yüzde

Sayı

Yüzde

Sayı

ARDEÅžEN

2.880

28,15

2.880

FINDIKLI

2.898

28,33

2.898

PAZAR

4.452

43,52

4.452

ATABEY

1.114

12,77

1.114

E?Ä°RDÄ°R

6.436

73,76

6.436

AKSU

1.176

13,48

1.176

MERKEZ

255

100,00

255

TOPLAM

255

100,00

8.726

100,00

10.230

100,00

19.211

Bilgi toplanma çalışması iki adet form kullanılarak gerçekleştirilmiştir. FORM ? A Bütün hanelerde uygulanmış, sosyodemografik bilgiler ve hanede kanser varlığı, kanser nedenleri bilgisi, kanserden korunma yöntemleri bilgisi gibi kanser bilgilerinin toplanmasında yardımcı olmuştur. FORM ? B Kanserli hanelerde kanser olan ya da kanserden ölen bireyler için doldurulmuştur. Her hasta veya kanserden ölen bireyler ile ilgili demografik özellikler, kanserin türü, tanı ve tedavi bilgilerinin toplanmasında yardımcı olmuştur.

Tablo 2: Yapılan anketlerin risk bölgelerine göre dağılımı

Anket Sayısı

Yüzde

Kontrol Bölgesi

8800

45,8

Risk Bölgesi

10411

54,2

Toplam

19211

100,0

Kanser görülme sıklığı açısından çıkan sonuçlar incelendiğinde: Edirne ? Rize illerinde çalışmaya 43164 nüfus çalışmaya katılmış, 217 hayatta ve 582 ölmüş Kanserli sayısı tespit edilmiştir. Kanserli oranı ((217+582)/43164)*100 = % 1,8511 olarak bulunmuştur. Kontrol grubu olan Isparta ilinde 30306 nüfus çalışmaya katılmış, 117 hayatta ve 445 ölmüş Kanserli sayısı tespit edilmiştir. Kanserli oranı ((117+445)/30306)*100 = % 1,8544 olarak bulunmuştur. Edirne-Rize illeri ile kontrol grubu olarak alınan Isparta illerinde kanser görülme oranı eşit çıkmıştır.

Tablo 3: Risk bölgelerine göre kaba kanser görülme sıklığı

Toplam Sayı

Kanser Oranı

KONTROL

Toplam Hane Halkı Sayısı

30.306

1,8544

Yaşayan Kanserli Sayısı

117

Ölen Kanserli Sayısı

445

RİSK BÖLGESİ

Toplam Hane Halkı Sayısı

43164

1,8511

Yaşayan Kanserli Sayısı

217

Ölen Kanserli Sayısı

582

Bu çalışmada sonuç olarak; 19211 haneden bilgi alınmıştır. Bu hanelerde toplam 73470 kişi yaşamaktadır. Edirne ? Rize illeri ile kontrol grubu olan Isparta illeri arasında kanser görülme sıklığı bakımından farklılık yoktur. Edirne-Rize illerinde kanser sıklığında ?fazlalık? bulunmamıştır.

Kanser konusundaki bilgi düzeyi Edirne-Rize bölgesinde daha yüksektir. Kanser belirtileri, kanser nedenleri ve tanı yöntemleri konusundaki bilgi düzeyi bütün bölgelerde düşüktür. Kanser konusundaki bilgi en çok televizyondan edinilmiştir, en fazla doktordan öğrenilmek istenmektedir. Akciğer ve baş-boyun kanseri olan hastaların çoğunluğu sigara içen kişilerdir.

Sonuç olarak; Radyasyona maruz kalmış bölgeler ve kontrol bölgelerinde kaba kanser görülme oranı ve kanser görülme hızlarında anlamlı bir fark görülmemiştir.

Tiroid Kanserlerinde Moleküler Genetik
Araştırma Sonuçları

Bu çalışmada bulunanlar ; Doç. Dr. Cengiz YAKICIER, Işık G.YULU?, Özlem KONU, Bilkent Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü, BilGen Genetik ve Biyoteknoloji Merkezi, Dr.Y.Yavuz İSKENDER (Trabzon KETEM), T.C. Sağlık Bakanlığı Kanserle Savaş Dairesi Başkanlığı çalışanları

Ön Bilgi;

? Aşırı radyasyona maruz kalanlarda tiroid kanseri riskinin arttığı bilinmektedir.

? Radyasyonun kromozomal (DNA) mutasyon yaptığı, kanserin de bazı genlerdeki mutasyonlara bağlı olarak geliştiği bilinmektedir.

? Dolayısı ile tiroid kanserlerindeki mutasyon türü ve sıklığı ile radyasyon etiyolojisi arasında bir ilişki olabilir.

? Kanserde radyasyon etiyolojisini doğrudan işaret eden bir mutasyon türü de bilinmemektedir. Ancak, tiroid kanserlerinde radyasyonla B-raf ve mitokondrial DNA mutasyon sıklığı arasında ilişki bulunduğunu gösteren bilimsel yayınlar vardır.

Bu gerçeklerden yola çıkılarak Karadeniz Bölgesinde görülen Tiroid kanserlerinde radyasyona bağlı genetik değişikliklerin var olup olmadığının araştırılması düşünülmüştür.

Yöntem olarak da radyasyona maruz kalan Karadeniz Bölgesinde ortaya çıkan tiroid kanser örnekleri ile, radyasyondan etkilenmediği varsayılan bölgelerde ortaya çıkan tiroid kanser örneklerinde DNA mutasyonlarının karşılaştırılması planlanmıştır.

Trabzon, Samsun, Edirne gibi radyasyona maruz kalan Karadeniz Bölgesi hastanelerinden (213 numune) ve İzmir, Ankara, Antalya gibi radyasyondan etkilenmeyen bölge hastanelerinden (115 numune) toplanan 328 patoloji numunesinde (1990 yılından bu yana Tiroid Kanseri (öz. Papiller Tiroid Kanseri) teşhisi almış hastalara ait) parafin bloktan genetik materyal eldesi yöntemi ve moleküler-genetik analizlerle mutasyon taraması yapılmıştır.

Tarama Sonucunda;

Tablo 1: B-raf Mutasyon Analizi (Toplam 59 Tümör)

Karadeniz Bölgesi

Kontrol Gurubu

B-raf Mutasyonu

14 (% 38)

8 (% 36)

Normal B- raf

23 (% 62)

14 (% 64)

? Daha önceki çalışmalar radyasyona bağlı olmayan tiroid kanserlerinde B-raf mutasyonlarının daha sık olduğunu göstermiştir.

? Bu çalışmada iki grup arasında anlamlı bir fark gözlenmemiştir.

Tablo 2: Büyük Mitokondrial DNA Delesyonları (Toplam 183 tümör)

Karadeniz Bölgesi

Kontrol Gurubu

Mitokondrial Delesyonlar

42 (% 36)

26 (% 41)

Delesyon İçermeyenler

75 (% 64)

40 (% 59)

? Daha önceki çalışmalar radyasyona bağlı olan tiroid kanserlerinde mitokondri DNA delesyonlarının daha sık olduğunu göstermiştir.

? Bu çalışmada iki grup arasında anlamlı bir fark gözlenmemiştir.

Sonuç olarak; Radyasyona maruz kalan bölgelerdeki tiroid kanserlerinde, radyasyon etiyolojisini işaret eden DNA mutasyon bulgularına rastlanmamıştır.

Radyasyon Yükü Ölçümü
(Biyolojik doz tayini) Araştırma Sonuçları

Bu çalışmada yer alanlar ; Dr. Deniz DALCI ve TAEK, Çekmece Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi çalışanları, Dr.Y.Yavuz İSKENDER (Trabzon KETEM), Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi ve Trabzon Numune Hastanesi çalışanları, T.C. Sağlık Bakanlığı Kanserle Savaş Dairesi Başkanlığı çalışanları

Bu çalışmada aşağıdaki soruların cevaplanmasına katkıda bulunma amaçlanmıştır:

  • Bölge insanında son 2-3 yıldan bu yana radyasyona maruz kalma sonucu oluÅŸan kromozom hasarları var mıdır?
  • GeçmiÅŸte radyasyona maruz kalma sonucu oluÅŸmuÅŸ hasarlar var mıdır?
  • Bölge insanının kromozom hasarlarında Çernobil?den etkilenmemiÅŸ kontrol bölgelerindekinden farklılık söz konusu mudur?
  • Kanser hastalarında aileye ve/veya bölgeye özel kromozom hasarları saptanabilir mi?
  • Radyasyon dışında kromozom kırıklarına neden olabilen, bölgeye has fiziksel veya kimyasal etkenlerin (zehirli kimyasal maddeler vs.) varlığı ortaya konabilir mi?

Bu çalışmada Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi ve Trabzon Numune Hastanesine başvuran 20 yaş ve üstü henüz tedavi almamış kanser hastaları ve onların üçer yakını üzerinde 3 ayrı sitogenetik yöntemle (disentrik kromozom aberasyon, Mikronukleus ve FISH) biyolojik doz çalışması planlanmıştır.

DeÄŸerlendirme

  • Çalışma 29.09.2005 tarihinde Trabzon Numune Hastanesinden alınan ilk kan örnekleri ile baÅŸlamıştır.
  • Bugüne kadar Karadeniz Bölgesinden 58 kiÅŸinin kan örneÄŸinde Kromozom Aberasyon (CA) analizi ve Mikronukleus (MN) analizi için kültür yapılmıştır.
  • Kromozom analizi mümkün olabilen 23 kiÅŸinin 9?unda (5 kiÅŸinin dozu 100 mGy altında) disentrik aberasyona rastlanmıştır.
  • Bu hastaların hemen hepsi beyanlarında teÅŸhis amacı ile iyonizan radyasyona maruz kaldıklarını belirtmiÅŸtir.
  • Mikronukleus analizi yapılan 8 kiÅŸinin kan örneklerinde MN sıklığı yüksek gözlenmiÅŸtir.
  • Bu sonuçlar iyonizan radyasyonlardan çok daha fazla çevresel faktörlerden yani kimyasal kökenli ajanlardan etkilendiÄŸini göstermektedir.
  • Son yıllarda toplum genelinde MN sıklığında bir artış olduÄŸu gözlenmektedir.

Bunun nedeninin toplumda giderek artan hazır gıdalar, sigara kullanımı, medikal uygulamalar, İlaç kullanımı, Çevre kirliliği, petrol ve türevlerinin kullanımı gibi faktörlere bağlı olduğu düşünülmektedir.

  • Çalışmanın Kontrolü olarak Isparta Ä°li seçilmiÅŸ ve 15/06/2006 tarihinden itibaren gönderilen 31 kan örneÄŸinde CA ve MN kültürleri yapılmış, 5 kiÅŸinin MN slaytları deÄŸerlendirilmiÅŸtir.

Sonuç olarak; Elde edilen veriler ışığında son 2-3 yıl içinde tıbbi amaçlı olanlar dışında, kromozom hasarlarında radyasyona maruz kalınma etkisine rastlanmamıştır.

Kaynak;

(1) Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı
(2) Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Kaynakları

 

 

Türk Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu (TKASK), 4 Şubat Dünya Kanser Günü kapsamında düzenleyeceği etkinliklerde, "Sigaranı söndür, yüzümü güldür" sloganını kullanacak.

Kampanyanın teması, "çocuklara sigarasız bir ortamda büyüme hakkı verilmesi" olacak.

Uluslararası Kanser Savaş Örgütü'nün (UICC) 80'i aşkın ülkedeki 250'yi aşkın üyesinden biri olan TKASK, 3 yıldır UICC ile birlikte tüm dünyada 2000 yılından beri "Dünya Kanser Günü" olarak bilinen 4 Şubat tarihinde çeşitli etkinlikler ve kampanyalar düzenliyor. Kampanyada hem yetişkinler hem çocuklar hem de gençler hedef alınıyor.

Düzenlenen etkinliklerle kansere karşı olan farkındalığın arttırılması ve kişilerin kanser konusunda bilinçlendirilmeleri amaçlanıyor. 2007 yılının kampanya konusu "Kanserden korunma" kapsamında bilinçlendirme çalışmaları düzenlendi, afiş, broşür ve kitapçıkların Türkiye genelinde dağıtımı yapıldı. Ayrıca TV, gazete ve internet yoluyla özellikle ailelerin ve genç neslin bilinçlendirilmesi sağlanarak 15 milyon kişiye ulaşıldı.

Bu yıl ise "Sigaranı söndür, yüzümü güldür" sloganıyla gerçekleştirilecek kampanyanın teması, "çocuklara sigarasız bir ortamda büyüme hakkı verilmesi" olacak. Kampanyada pasif içiciliğin önlenmesi ve özellikle çocukken çevresel tütün ürünlerinin ve sigaranın dumanına maruz kalmanın ileride getireceği sağlık risklerinin altı çizilecek.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.