AHMET TEVFİK İLERİ
ÖRNEK ŞAHSİYET AHMET TEVFİK İLERİ Türk siyasetinin güleç yüzlü, berrak hitabetli, bilgili ve dirayetli siması Tevfik İleri?nin bilinmeyen yönleri.
 
														
														
													İnsan sevgisi ve hizmet aşkı ile dolu örnek siyasetçi, örnek insan Hemşinli hemşehrimiz : Ahmet Tevfik İleri
Fatih Sultan KAR
Türk siyasetinin güleç yüzlü, berrak hitabetli, bilgili ve dirayetli siması Tevfik İleri?yi bu sayfalara taşımayı aylar öncesinden tasarlamaya başlamıştım.
Rizeli yaÅŸlılardan sürekli kendisine dair hatıralarını dinlediÄŸim, Türk siyasetinin renkli kiÅŸisi Tevfik İleri?nin adı, Rize?de, okullarda ve caddelerde yaÅŸatılıyordu. Bunlar 1945 yılında kurulan Rize Tevfik İleri Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi ile Tevfik İleri Anadolu Lisesi ve Rize?nin en iÅŸlek caddelerinden biri olan Tevfik İleri Caddesi?dir.   Tarihçi arkadaşım İshak Güven GüvelioÄŸlu?nun, babası gibi memleket  sevdalısı olan Cahit İleri ile tanıştığını duyunca çok heyecanlandım. GüvelioÄŸlu?ndan bir görüşme ayarlamasını istedim. OÄŸul, Cahit İleri bu isteÄŸimizi memnuniyetle karşıladı ve bizi evinde ağırladı.  Cahit İleri, bir HemÅŸin sevdalısı. Kapısında karayemiÅŸ aÄŸacı bulunan evinin duvarlarında HemÅŸin fotoÄŸrafları, yüreÄŸinde hep bir HemÅŸin özlemi var. Bizi anlattıkları ile 1950?li yıllara götüren İleri, büyük sürprizi sona saklıyor, söyleÅŸinin sonunda babası Tevfik İleri?nin orijinal ses kayıtlarını dinletiyor bize. Tevfik İleri?nin sesi berrak hitabeti ile dinleyenlere güven veriyor.      Söze babanız Tevfik İleri ve ailenizden baÅŸlayalım dilerseniz... Babam, Hafız Celal Efendi ve Fatma Hanım?ın evladı olup 1911'de Rize-HemÅŸin' de doÄŸdu. Ailemiz ?İmamoÄŸulları? ismi ile bilinmektedir. Babamın doÄŸumundan birkaç yıl sonra aile İstanbul?a göçtü. Babam, ilk ve orta öğrenimini İstanbul'da dedesinin yanında tamamladı. Gelenbevi Ortaokulu?nu bitirdikten sonra İstanbul Teknik Üniversitesi?ne girdi. TalebeliÄŸinin son senesinde Milli Türk Talebe BirliÄŸi?nin baÅŸkanlığına seçildi. 1933 yılında mezun oldu. Evet kendisinin önderliÄŸinde MTTB milliyetçi bir heyecanla birçok konuya el attı ve yayın yaptı.İstiklal Marşı çalınırken ayaÄŸa kalkılması, toplu olarak Çanakkale ÅŸehitlik  ziyareti 16 Mart ÅŸehitlerinin anılması gibi bazı gelenekler o zaman baÅŸlatıldı. Bir yabancı ÅŸirkette Türkçe?ye hakaret edilmesini ve Bulgaristanda Türk mezarlığına saldırıda bulunulmasını protesto etmek üzere düzenlenen ve halkın da büyük ölçüde katıldığı iki büyük gençlik mitingi düzenlendi. O tarihlerde bunlar alışık olunmayan önemli organizasyonlardı.   Mezuniyetten sonra yurdun muhtelif yerlerinde hizmette bulundu. Erzurum'da 1933-37 arasında Karayolları kontrol mühendisi, 1937?den 1942?ye kadar Çanakkale?de, 1942?den 1950?ye kadar da Samsun'da Bayındırlık Müdürlüğü yaptı. Samsunda Karayolları 7 Bölge?nin de ilk müdürüdür.     Derken siyasete giriyor... 1950 de ?Yeter! Söz Milletindir? sloganı etrafında örgütlenen ve seçimleri kazanan Demokrat Parti?den Samsun Milletvekili seçilerek Meclise girdi.Meclisin aktif bir üyesi olarak çalıştı. İlk DP hükümetinde UlaÅŸtırma Bakanı olarak yer aldı. Kısa bir süre sonra Milli EÄŸitim Bakanlığı?na getirildi (1950-53). Bunların dışında Meclis BaÅŸkan VekilliÄŸi (1953-55), ikinci kez Milli EÄŸitim Bakanlığı (1957), Devlet Bakanlığı ve BaÅŸbakan Yardımcılığı (1957-58), Bayındırlık Bakanlığı ve Milli EÄŸitim Bakan VekilliÄŸi (1958-60) yaptı. Bakanlıkları boyunca birçok önemli çalışmalarda bulundu. Milli EÄŸitim Bakanlığın çerçevesindeki hizmetlerinin  iki adet yüksek lisans tezi  çalışmasına konu olduÄŸunu memnuniyetle kaydediyorum.. İz bırkmış Bakanlardandır.Burada kısaca Atatürk ve OrtadoÄŸu üniversitelerinin açılışı, ilk ve orta okullarda dindersleri düzenlemesi, din adamı yetiÅŸtirmek üzere İmam Hatip liselerinin ve Yüksek İslam Enstitülerinin baÅŸlatılması ve birçok tenkide maruz kalan Köy Enstitülerinin Öğretmen Okullarına dönüştürülmesi ve Yüksek Öğretmen Okullarının açılması konularındaki hizmetlerini anıyorum, Bayındırlık Bakanı olarak da Demokrat Parti?nin kalkınma hamlesine katkı saÄŸladı. İlk BoÄŸaz köprüsü onun bakanlığı zamanında ihale seviyesine kadar geldi ama 27 Mayıs darbesi nedeniyle ancak 10 yıl sonra gerçekleÅŸebildi   1960 sonrası 27 Mayıs ihtilal süreci?  27 Mayıs 1960 yılında yapılan darbenin ardından diÄŸer arkadaÅŸları gibi İleri de Yassıada Mahkemesi?nde yargılandı. Savunmasını, "Ölüm belki de kurtuluÅŸtur. Memleketin huzuru benim ölümüme ve hapishanelerde çürümeme baÄŸlıysa kararınızı böyle verin. Memleketimin hayrı için buna da razıyım." sözleriyle bitirdi. Bu göstermelik mahkemedeki duruÅŸunu savunması sırasında söylediÄŸi ÅŸu sözleri belirliyor :?BaÅŸsavcı başımızla oynamaktan hoÅŸlanıyor. Varsın oynasın. Onun peÅŸinde deÄŸiliz ama ÅŸeref ve namusumuzla oynamasına asla müsaade etmeyeceÄŸiz. Son nefesimizde dahi namuslu olduÄŸumuzu iddia edeceÄŸiz ve ispat edeceÄŸiz.?  Ömür boyu hapis cezasıyla Kayseri Bölge Cezaevi?ne yollandı. Burada hastalanması üzerine Ankara Hastanesi?ne kaldırıldı. 31 Aralık 1961?de vefat etti.   Babanızla ilgili bir hatıranızı bizimle paylaÅŸmanızı istesek...  Babama ait hatıralarımdan biri, beni Çumhuriyetimizin ilk Maarif Vekilleri?nden Mustafa Necati Bey için yapılan anma toplantısına götürmesidir. Tarihine baktım, 1955, babamın görevi Meclis BaÅŸkan VekilliÄŸi. Ben de 10 yaşındayım. Herhalde gerçekten Mustafa Necati Bey?in  hizmetlerini anlayıp öğrenmem için deÄŸil, bana vermek istediÄŸi terbiyenin bir parçası olarak götürmüştü. O Toplantıda yaptığı konuÅŸmada şöyle diyordu: ?Kafası ve gönlü memleket ve millet için çalışmış, yıpranmış ve çile çekmiÅŸ büyük insanları anmak bir kadirÅŸinaslıktır.? Babam da  zaman zaman çeÅŸitli toplantılarla anılıyor, isminin verilmiÅŸ olduÄŸu okul ve caddeler var.Bu yıl da Rize?de isminin verildiÄŸi çok güzel bir okul ile Milli EÄŸitim Bakanlığında bir toplantı salonu açılışı yapıldı. Ona bu kadirÅŸinaslığı gösterenlere de zamanı gelince kadirÅŸinaslık gösterilir inancı ve duasındayım.    Bir evlat olarak O?nun kiÅŸilik özelliklerini  nasıl tanımlarsınız? Rahmetli babamı evimizde son olarak gördüğüm zaman 15 yaşında idim. Bunu takip eden yaklaşık bir buçuk yıl  içinde babam, ulaşılamayan ve kendisinden ancak 50 kelime ile sınırlı sansürlü mektuplar alınabilen bir tutsak ve bu haliyle sadece annem, ablalarım ve benim için deÄŸil bütün akraba  ve aile dostları için de hayatın odak noktası idi. Onu ancak hastanedeki son günlerinde ateÅŸler içinde zayıf ve hasta olarak her gün görebildim.   Kendi aramızda ailemize ?demokrat aile? derdik. Bunun babamın Demokrat Partili olmasıyla bir iliÅŸkisi yoktu. Bizde, en küçükleri ben dahil olmak üzere, herkesin fikrini oluÅŸturma ve söz söyleme hakkı vardı. Bana öyle geliyor ki sanki aile iÅŸlerinde oy verme hakkımız vardı. Tabii ailenin her iÅŸinin böyle oylandığını zannetmiyorum, fakat verilen his o idi. Çocuk deÄŸil adam muamelesi görürdük.  OturduÄŸumuz ev üç oda bir salondu. Odalardan biri, içinde  babamın  kütüphanesi ve yazı masasının da bulunduÄŸu bir çalışma odası idi. En küçük, fakat konum itibariyle en güzel oda buydu. Benim yaşım biraz ilerleyip ablalarımla beraber yattığım odadan ayrılmam gerekince orası benim odam oldu. Babam zaten pek evde bulunmazdı, ama ara sıra o odaya girmek isterdi. Artık oda benim olduÄŸuna göre önce ?OÄŸlum, müsaade eder misin biraz odanda oturayım? derdi. Babamın ailemiz içindeki durumunu  benden iki yaÅŸ büyük ablam AyÅŸe seneler önceki bir gazete röportajında bence çok güzel özetlemiÅŸ. Ondan bazı bölümler alıyorum:Ondan korkmazdık. Onu gücendirmekten ve saygısını kaybetmekten korkardık. Onun bizi beÄŸenmesi, bizimle iftihar etmesi çok önemliydi bizim için. Ve bizimle birlikte olduÄŸu anlarda  bizi öylesine doldururdu ki, diÄŸer zamanlarda da bu bize yeterdi.        Bir gün üç çocuÄŸunu bir araya topladı ve "ar" ve "haya" kelimelerini izah etti. Bunu nasıl yaptığını ÅŸimdi hatırlayamıyorum ama, fikirleri içimize yerleÅŸti ve hayatımıza yön verdi. Çocuklarına çok düşkündü, ama  annemizin yeri baÅŸkaydı. Eve geldiÄŸi zaman annemi muhakkak evde bulmak isterdi ve bulurdu da. Nadiren annemin evde olmadığı zaman neÅŸesi kaçar, huzursuz olur; canı konuÅŸmak bile istemezdi. Biz de bunu garip karşılamazdık, çünkü aralarında ne derin bir sevgi olduÄŸunu bilirdik.   Milliyetçilik duygularını ve vatan sevgisini ondan öğrendik. İçindeki büyük Türkiye ve Türk aÅŸkını bizlere de aşıladı. Ve bizlere Türkiye'yi iyisiyle kötüsüyle sevmeyi, vatanımızı her ÅŸeyin üstünde tutmayı öğretti. Onun lügatında "ben" yoktu. Bir olay eÄŸer Türkiye lehine ise bu arada kendisinin zarara uÄŸramasının, tenkit edilmesinin hiç önemi yoktu. UlaÅŸtığı makamları, hizmet için bir vasıta olarak gördü. ?Vekil olduÄŸumu imza atarken hatırlıyorum? derdi. Aynı hisleri bizlere de aşıladığı için 27 Mayıs?a kadar, kim olduÄŸumuzu gizlemeye çalıştık. Ancak ondan sonradır ki, iftiharla ve her fırsatta kimin çocukları olduÄŸumuzu söyleyebildik.        Gerçekten de evimizde babam ve onun hayat, his ve düşünce ortağı annem tarafından öyle bir hava yaratılmıştı ki, 27 Mayıs darbesinin ilk günlerinde, herhalde durumun fecaatini de tam olarak anlayamadığım için, babamı düşündüğüm kadar memleketimizde bir askeri darbe geriliÄŸinin yaÅŸanmasından dolayı utanç ve üzüntü duyduÄŸumu ve durumun bir an önce normale dönüp Türkiye?nin kalkınma faaliyetlerinin yeniden  baÅŸlayabilmesi için acele ettiÄŸimi hatırlıyorum.
 Evet gençliÄŸinden beri hayatı sert mücadeleler içinde geçmiÅŸ olan ve nihayet Yassıada?daki duruÅŸmalar sırasında başı dik tutumu ile öne çıkan babam gerçekten hisleri yoÄŸun yaÅŸayan ve göz yaÅŸlarına da her zaman hakim olamayan bir insandı. Benim hafızamda böyle iki olay yer etmiÅŸ. Biri radyodan naklen yayınını beraberce dinlediÄŸimiz meÅŸhur 3-1?lik Macaristan galibiyetimiz, biri de bize yüksek sesle sonradan Rahman suresi olduÄŸunu anladığım bir Kur?an okuyuÅŸu sırasında. ?Erkek aÄŸlamaz? sözünü beÄŸenmez ?İnsan olan aÄŸlar? derdi. HemÅŸin  hep bir özlemdi babam için. Yassıada'da tuttuÄŸu günlükler hem bir döneme ışık tutuyor, hem de yargılamaların seyri hakkında önemli bilgiler içeriyor. Ablam Cahide İleri (Aksoy) tarafından yayına hazırlanan günlüklerin 24 Haziran 1960 Cuma günkü sayfasında  babam HemÅŸin?e olan özlemini şöyle dile getiriyor: ?Bu sabah oldukça ÅŸiddetli yaÄŸmur yağıyor. Bu yaÄŸmurda İzzet (Akçal), Haluk?a, PaÅŸa?ya, HemÅŸin?i muhtelif cepheleriyle anlatıyor.HemÅŸin ve HemÅŸin?de yaÅŸamak birden bire yüreÄŸimde tüttü. Kim bilir Allah neler nasip etmiÅŸ. Her ÅŸeyi unutup HemÅŸin?i zevkle hatırladım ve hissettim. Ya diÄŸer kardeÅŸleriniz? Annem (Vasfiye) ve babam 1933 yılında evlendiler. Biz üç kardeÅŸiz. Cahide ve AyÅŸe adında iki ablam var. Cahide ablam yüksek inÅŸaat mühendisi Ayhan Aksoy ile evli. Bu evlilikten Tevfik adında bir çocukları dünyaya geldi. TED Koleji ve DTCF İngiliz Dili Bölümü'nden mezun olan Cahide İleri, ODTÜ İngilizce Hazırlık Okulu'nda öğretim görevlisi olarak çalıştıktan sonra 1986'da emekli oldu. AyÅŸe ablam da Cahide ablam gibi TED Koleji ve DTCF İngiliz Dili Bölümü mezunu. AyÅŸe İleri de ODTÜ'de öğretim görevlisi olarak çalıştıktan sonra 1997'de emekli oldu.   Sizi çok etkileyen ardın dan yazılardan  bir örnek verirmisiniz? Çok yıllar sonra, 1991?de, büyük düşünür ve yazarlarımızdan  Samiha Ayverdi Hanımefendi?nin bana ilettiÄŸi sözlerinden bir bölümü okumak istiyorum: Bu vesile ile  kendisini de rahmetle anıyorum.?İşte Tevfik İleri denen o berrak imanlı, millî ve tarihî bereketli hazine ile baÅŸlamış dostluÄŸumuz, gerçekten ezel günü bereketlerinden olmalı idi ki, aksamadan, sürçmeden yürüyüp gitti ve ölüm nedir bilmeyen ilâhi kanunun buyruÄŸu içinde gitmekte devam eylemek sırrını gösterdi ve gösteriyor.  Åžer ve nifak tohumlarının bir celâl tecellisi denecek 27 Mayıs hailesinde hırpalanıp aÅŸağılanmak gayretlerine raÄŸmen sapasaÄŸlam durarak, Allah?ın hıfz-ı kal?asından tek taÅŸ düşürtülemeyen o abide adamın ruhi metaneti dimdik ayakta kalmış, lakin et, kan ve kemikten ibaret bedenî gücü iflasın eÅŸiÄŸine gelerek nihayet kısa zamanda o insan, vatan sevgisi ile dolu o kafa, o meÅŸ?um ÅŸakîlere yenilmediÄŸini göstererek gözlerini dünyaya yumuvermiÅŸtir? Babam sevmiÅŸ, sevilmiÅŸ, kısa yaÅŸamış fakat istediÄŸi yönde hizmet ederek yoÄŸun yaÅŸamış, erdemli ve erdemleri tanınmış, kabul edilmiÅŸ kıymetli bir insan. Kısa ömrünün son iki yılında maruz kaldığı zulmün, ahrette derecesinin yükselmesine vesile olduÄŸuna inanıyorum. FotoÄŸraf ve belgeler Cahit İleri ve Fatih Sultan KAR arÅŸivinden alınmıştır.
 
 
 
 Milli Türk Talebe Birliği?nde öncü çalışmalar yaptığını öğrendik... Nedir bunlar?
 
  
 Babanızın bu dolu dolu yaşamı içerisinde Hemşin nerede duruyordu?
 
 
 










 
																							 
								 
								 
								 
								 
								 
								 
								 
								 
								 
								 
								 
								 
								 
								 
								 
								 
								 
								 
								 
								
Henüz yorum yapılmamış.