Sosyal Medya

GÃœNCEL

Terör karşısında proaktif önlem almalıyız!

Terör örgütü PKK karşısında proaktif önlem almamız artık şart!



Doç Dr Ahmet Yıldız yazdı... Ümitsizlik, yılgınlık, atalet, ötekileÅŸtirme ve ayrıştırmayı hedefleyen PKK karşısında proaktif ön almaya çok ihtiyacımız var. Bunu yapabildiÄŸinde Türkiye siyaseti rüÅŸdünü ispat edecek ve bütünüyle kendinden hareketli hale gelerek yerlileÅŸecektir. PKK’nın Kürt meselesi ile olan illiyet bağını koparacak yaklaÅŸlar, onu Kürt kitleleri önünde de marjinalize edecek bir çarpan etkisi doÄŸuracaktır.
On üçüncü yüzyıldaki MoÄŸol istilasının en yıkıcı sonuçlarından biri Müslüman dünyayı ümitsizlik anaforuna sürüklemesiydi. Davası “dâva” deÄŸil “sevgi” olan Yunus Emre, onun için bir “ümit çaÄŸlayanıydı”. Mevlana bu yüzden kucaklayıcıydı. “Yeis mani-i her kemal” olduÄŸu için, bedi bir insan olan Said Nursi, ümmeti önce dergah-ı ilahiden ümitvar olmaya çağırmıştı; çünkü zor zamanlar ancak ümitle aşılabilir. Ümidini yitiren insan/toplum varlığını da yitirir. Ümitsizlik sarmalının bir ucu korkuyu tetiklerken, diÄŸer ucu sınır gözetmeyen yıkıcılığı besler. ÜmitsizliÄŸin en büyük kaynağı da çeÅŸitli biçimlerde kendisini gösteren despotizmdir. Despotik yönetimler altında yaÅŸayan toplumların gelecek beklentisi bu yüzden son derece düÅŸüktür; çünkü siyasi aidiyet sadece görünüÅŸte vardır. Türkiye’deki Kürt toplumunun önemli bir kısmının politik sistem aidiyeti de, Kemalist ulus inÅŸa pratiÄŸinin yol açtığı yabancılaÅŸmadan dolayı böyle bir niteliÄŸi haizdir.

Hiçbir politik toplum, eÄŸer demokratik nitelik taşıyacaksa, sistemik siyasi aidiyete sahip olmayan toplum kesimlerinin yabancılaÅŸmasını ilanihaye göz ardı edemez, yok sayamaz. Cumhuriyet maalesef tam da bunu yaptı. Bu vasfı bile, tek başına,  Kemalist Cumhuriyetin demokratik özden ne kadar yoksun olduÄŸunu ortaya koymaktadır. Demokratik sistemler siyasi aidiyeti rıza üstüne inÅŸa eder, eliminasyon üzerine deÄŸil. Bu yüzden, ulusalcıların hayalini süsleyen Sri Lanka/Tamil modeli, zaten zaman zaman denenmiÅŸ ve ağır bir baÅŸarısızlığa uÄŸramış olduÄŸu için, bu tahayyül bir hülya olarak kalmaya mahkumdur. 2012 yılı itibariyle Türkiye çok etnili bir demokrasinin gereklerini öÄŸrenmeye zor da olsa devam etmektedir. Demokrasinin erdemi de budur: hem toplum hem de siyaset sınıfı zamanın izhar ettiÄŸi kayıtları zamanla kabul edecek olgunluÄŸa ulaÅŸabilmektedir. Türkiye artık “Ne mutlu Türküm diyene” mottosunu tarihin çöp sepetine atmak ve “Türkiye Türklerindir” ÅŸovenizminden kurtulmak zorundadır. Bu mottoları besleyen zihniyetin fırsat maliyeti doÄŸrudan demokratik çoÄŸulcu toplum düzeninin kendisidir. Demokratik çoÄŸulcu toplum düzeninin asgari gereÄŸi, kamusal alanın etnik açıdan çoÄŸulculaÅŸtırılması/nötrleÅŸtirilmesidir.

Demokrasi ÅŸiddet ile yol alamaz

Türkiye demokrasisi, artık PKK sopasına ihtiyaç duymayacak kadar tekemmül etmiÅŸtir. Bunun anlamı sosyo-politik problemlerin çözümünde proaktif siyasi aklın devrede olmasıdır. Bu siyasi aklın aktifleÅŸtirilmesi, maalesef hala ÅŸok dalgalarının etkisi altında gerçekleÅŸebilmektedir.  PKK’nin Åžemdinli, Gaziantep ve BeytüÅŸÅŸebap eylemleri, geniÅŸ toplumda anlaşılabilir ÅŸekilde rovanÅŸist duyguları harekete geçirmiÅŸ bulunuyor. Meselenin bam teli de burasıdır. Kürt meselesinde Türkiye demokrasisi PKK terazisi ile yol alamaz. Demokratik endaze PKK’ye endekslenemez. Bu olabilecek en kötü ve baÅŸarısızlığı garanti edilmiÅŸ senaryodur. Ä°ttihat ve Terakki Ermeni meselesinin hallinde TaÅŸnaksutyun’un program ve pratiÄŸini nirengi noktası olarak kabul etti; bu partinin çoÄŸunluk kararının Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti’ni desteklemek ÅŸeklinde tezahür ettiÄŸini göz ardı etti; Rus yanaÅŸması Antraniklerin ihanet eylemlerini Ermeni meselesinin çözümünde baz aldı. Sonuç Ermeni tehciri oldu. Bu reaktiflik, insanlık tarihinin en büyük trajedilerinden birinin yaÅŸanmasıyla sonuçlandı. Bugün Türkiye, Kürt meselesinin çözümünü PKK’nin program ve eylem pratiÄŸine endekslenmiÅŸ bir siyasi akla rehin verecek lükse sahip olmaktan uzaktır. Bu akıl PKK’yi var kılan ve semirten akıldır. Kürt meselesini PKK’ye dayelik yapacak hale sokarak, kor ateÅŸ haline getiren akıldır. GeçmiÅŸte Ermeni tehcirini doÄŸuran bu akıl, Diyarbakır cezaevini, fail-i meçhulleri ve yerlerinden edilmiÅŸ yüzbinlerce insanın acısıyla Kürt meselesini PKK’nin oksijen çadırı haline getirmiÅŸ akıldır. Zilan’da, Sason’da, Rize’de, Van’da, Barla’da, Dersim’de, nihayet Uludere’de hep bu aklın parmak izlerini görüyoruz. Kan ve gözyaşı, onulmaz acılar ve soÄŸumayan intikam duyguları... Hiçbir demokratik siyasi sistem bu yükle yüzleÅŸmeden yoluna devam edemez, istikrarlı bir siyasi rejim inÅŸa edemez.

Åžimdi ise, bu aklın demokratik akılla tasfiyesi için önümüzde büyük bir fırsat alanı açılmış bulunuyor. Kürt meselesi ile PKK arasındaki bağın koparılması ve taÅŸeronlaÅŸan PKK ile hukuk içinde kalarak en etkin mücadeleyi yaparken, Kürt meselesini demokratik çözüm parantezi içine alıp PKK’nin inhisarından kurtarmak. Böylece geçmiÅŸteki hataları tekrarlamaktan uzak, geçmiÅŸ politikaların toplumsal ve siyasi bakiyelerini kanayan toplumsal yaralar olmaktan çıkaran ve Kürt meselesini Türkiye’nin ihtiyaçlarına uyarlanmış demokratik bir çoÄŸulcu perspektifle ele alan proaktif bir yaklaşımı benimsemek mümkün olacaktır. PKK’nin Kürt meselesi ile olan illiyet bağını koparacak bu yaklaşım onu Kürt kitleleri önünde de marjinalize edecek bir çarpan etkisi doÄŸuracaktır.

PKK’nin alan hakimiyeti konseptine dayalı, ÅŸiddetten sembolik üstünlük üretme hedefini yansıtan son eylemleri ÅŸimdilik baÅŸarıya ulaÅŸamadı ama PKK’nin Kürt meselesi dışındaki devletlerarası çıkarların taşıyıcılığını yaptığını gösterdi. PKK’nin bu pozisyonunun inandırıcı, sahici ve doÄŸru deÅŸifresi, bu örgüte sempati duyan ve destek veren militan çekirdek dışındaki halkaları sorgulamaya sürükleyebilecektir. Bu sorgulamanın sonuç verebilmesi yani kitlelerin PKK’den desteÄŸini çekebilmesi için, Kürt meselesinin kimlik, dil ve adem-i merkeziyetçi idari-siyasi yapılanma konusunda kitlesel kabule mazhar, gerektiÄŸinde referandumla teyid edilmesi düÅŸünülebilecek demokratik çözüm inisiyatiflerinin anayasal düzeyde güvence altına alınmasına ihtiyaç bulunmaktadır. Kürt meselesinin çözümünde alınacak mesafe, PKK’nin ötekileÅŸtirici ÅŸiddet dilini merÄŸup olmaktan çıkaracak ve Kürt siyasetinin aktörler düzeyinde çoÄŸulculaÅŸmasını hızlandıracaktır. Kürt kitlelerinin desteÄŸini almayan, onların taleplerini dışlayan çözüm yaklaşımlarının toplumsallaÅŸma ÅŸansı bulunmamaktadır.

AK Parti’nin yapabilecekleri...

PKK ile reel mücadele, askeri olduÄŸu kadar, hatta ondan da fazla, bu örgütün Kürt meselesinden beslenmesine imkan veren tüm kanalları tıkamak ve sahip olduÄŸu reaktif kitle desteÄŸini kaybetmesini saÄŸlamayı gerekli kılmaktadır. Bu sürecin en önemli ayaklarından biri de, hiç ÅŸüphesiz, Kürt olmayan geniÅŸ toplumda oluÅŸmaya baÅŸlayan ve giderek derinleÅŸen dışlayıcı tavırları önleyecek ve onları da demokratik çözümün gereÄŸine ikna edecek kitle psikolojisi yönetim cihazlarını devreye sokmaktır. Günlük komÅŸuluk iliÅŸkilerine bile nüfuz etmeye baÅŸlayan bu zehirleyici atmosfer, Kürtleri çoÄŸunluÄŸun sessizlik denizine gözyaşı akıtmaya götürecek bir sürece dönüÅŸmemelidir. AK Parti hükümetinin bu ülkeye yapabileceÄŸi en büyük hizmetlerden biri, muhafazakâr kitlelerdeki gizil Kürt antipatisini ortadan kaldırmaya dönük bir eylem stratejisi geliÅŸtirmek olacaktır. Militan PKK sempatizanları gibi, ulusalcılar da ikna deÄŸil ilzam ve iskat dilinden anladıkları için, bu süreci sabote etmelerinin engellenmesi yeterli bir pozitif katkı sunacaktır.

Süngü üzerinden iktidarların ibka edilmesi mümkün deÄŸildir. PKK’nin de Kürt kitleler üzerindeki silahlı vesayeti geçicidir. Kitlelerin düÅŸünmeye “zorlanması”, mürid psikolojisinden kurtulması için, soru sorabilmeleri gerekir. Soru sormanın sadakatsizlikle eÅŸlendiÄŸi ortamlarda bu mümkün deÄŸildir. Ä°ÅŸte, PKK’nin devletlerarası bir taÅŸeron konumunu edinmesi, “askeri çözümü” öncelemesi, barış sürecinin bir parçası olmaktan imtina etmesi, ÅŸiddetin düzeyini yükselterek, daÄŸlara bayrak dikmek gibi sembolik tahriklere yönelmesi ilk elde son derece negatif gibi görünse de, aslında içinde ciddi bir çözüm çekirdeÄŸini de barındırmaktadır. Ümitsizlik, bezginlik ve yılgınlık, atalet ve eylemsizlik, ötekileÅŸtirme ve ayrıştırmayı hedefleyen PKK karşısında proaktif ön almaya çok ihtiyacımız var. Bunu yapabildiÄŸinde Türkiye siyaseti rüÅŸdünü ispat edecek ve bütünüyle kendinden hareketli hale gelerek yerlileÅŸecektir.

“DaÄŸ meyvesinin hazmı zordur ancak ÅŸifa verir.” Ulusalcı bir mecrada yalpalayan ÅŸair Ä°. Özel’in güzel mısralarıyla söylersek: “Uzun yola hüküm giydik,” “mataramızda tuzlu su” bile olsa vazgeçmek yok! Çünkü biliyoruz ki, gecenin en karanlık anı, Ay’ın en parlak zamanıdır.

STAR  

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.