Sosyal Medya

RÖPORTAJ

Numan KurtulmuÅŸ: Marifet BM'de de One Minute demektir

Has Parti(Halkın Sesi Partisi) Genel Başkanı Numan Kurtulmuş,un Saadet Partisi Genel Başkanı iken yayına alınmış ve güncelliğini koruyan roportajını Muaz Kalaycı yaptı.



 

KurtulmuÅŸ, Merter'deki çalışma ofisinde Aktüel Yayın Grubu Genel Yayın Yönetmeni Muaz Kalaycı'yı ağırladı. Kalaycı'nın sorularına birbirinden çarpıcı cevaplar veren KurtulmuÅŸ, Kürt Açılımından, BaÅŸbakan'ın “baÅŸkanlık sistemi” açıklamalarına, Ä°srail'le olan iliÅŸkilerden siyasilere olan yumruklu saldırılara kadar geniÅŸ bir yelpazede görüÅŸlerini anlattı.

 

Saadet Partisinin muhalefet anlayışından örnekler veren Saadet Partisinin lideri, Anayasa Paketine iliÅŸkin deÄŸerlendirmelerini dile getirdi.

 

Yargıçların toplu istifayı çaÄŸrıştıran ifadelerine sert çıkan KurtulmuÅŸ; "EÄŸer yargı mensupları topluca istifa etmeyi düÅŸündülerse Türkiye'nin 12 Mart iÅŸkence hanelerinde, Ziverbey köÅŸkünde insanların tırnakları sökülürken istifa etmeliydiler" demekten kendini alıkoyamadı.

 

Numan KurtulmuÅŸ'un sorulara verdiÄŸi cevaplar tarihe not düÅŸecek cinsten. Okumadan geçmeyin!

 

***

Röportaj: Muaz Kalaycı, Genel Yayın Yönetmeni

Redakte: Sinem Sultan, Meliha Sönmez

 

*** 

“MEVCUT ANAYASA PAKETÄ° 12 EYLÜL ANAYASASI ÜZERÄ°NE YAPILMIÅž BÄ°R YAMADAN Ä°BARETTÄ°R”

 

— Mecliste olsaydınız Anayasa DeÄŸiÅŸikliÄŸi Paketine destek verir miydiniz? BaÅŸbakan Yardımcısı Bülent Arınç'a sunduÄŸunuz Anayasa deÄŸiÅŸikliÄŸi teklifiyle ilgili geliÅŸmeler yaÅŸandı mı?

 

EÄŸer biz mecliste olsaydık; hem bu anayasa paketi ile ilgili tartışmalar, hem de demokratik açılım konusundaki tartışmalar bu kadar muhtevasız, bu kadar üslupsuz bir ÅŸekilde sürmezdi. Saadet Partisi bu anlamda mecliste iktidar ve muhalefet partileri arasında bir denge oluÅŸtururdu ve Türkiye'de makul çoÄŸunluÄŸun sesi olarak yapılması gerekenler konusunda fikri ve siyasi öncülük ederdi. Dolayısıyla ben her iki konuda da Saadet Partisinin mecliste son derece makul bir tartışma ortamı oluÅŸturacağına inanıyorum.



“Ä°KTÄ°DAR Ä°LE ANA MUHALEFET ARASINDAKÄ° SÄ°YASETÄ°N GENEL ÇERÇEVESÄ° ÇATIÅžMA ÜZERÄ°NEDÄ°R”

 

Maalesef 8 yıldır iktidar ile ana muhalefet arasındaki siyasetin genel çerçevesi; çatışma, gerilim ve kamplaÅŸma üzerinedir. Her konuda bunu sürdürüyorlar. Her konuda sürdürdükleri gibi Anayasa çalışmalarında da sürdürüyorlar. Hâlbuki anayasa; ittifakla, konsensüsle, herkesin sözlerini, fikirlerini, dosyalarını ortaya koyduÄŸu bir üslup içerisinde yapılır. Anayasalar sürprizlerle, çatışmalarla deÄŸil bilgelikle yapılması gereken bir husustur. Bunu defalarca söyledik. Saadet Partisi olarak biz; mayın tasarısında, demokratik açılım konusunda ve Ermenistan meselesinde de olduÄŸu gibi sadece siyasi olarak “isteriz” veya “istemeyiz” diye fikir beyan etmek yerinene istediÄŸimizi ortaya koyduk. Sayın Bülent Arınç'a hükümet adına bize geldiÄŸi zaman ve Sayın CumhurbaÅŸkanımıza partimizin görüÅŸlerini iki ayrı dosya halinde takdim ettik. Bunlardan bir tanesi yeni Anayasa… Bizim esas fikrimiz gündemdeki bu mevcut anayasa paketi (AK Parti'nin hazırladığı anayasa paketi) 12 Eylül Anayasası üzerine yapılmış bir yamadan ibarettir. Öncekilerle kıyasladığımızda daha büyük bir yamadır. Bu paketin içerisinde olumlu bulduÄŸumuz maddeler var. Mesela millet egemenliÄŸinin önünü kısmen de olsa açan maddeler var. Ama sonuçta 12 Eylül Anayasasının ruhu baki kalmıştır. Dolayısıyla bunu yapabilmek için bizim 3 Kasım 2008 tarihinden beri söylediÄŸimiz yeni, demokratik, katılımcı, çaÄŸdaÅŸ bir Anayasanın yapılması mecburiyetidir ve bu süreçte de milleti sahih, tek hâkim, tek sahip kılmaktır.

 

“2010 YILINDA TÜRKÄ°YE'NÄ°N YENÄ° BÄ°R ANAYASA YAPMASI KONUSUNDA FEVKALADE BÄ°R ÅžART VAR”

 

Yeni Anayasa topyekûn nasıl yapılacak; bununla ilgili dosyayı verdik. 2010 yılında Türkiye'nin yeni bir anayasa yapması konusunda fevkalade bir ÅŸart vardır ama bu siyasal gerilimlerden dolayı yapılamıyor. Ama ÅŸunu çok net söylüyorum; önümüzdeki 3-5 yıllık süre içerisinde Türkiye, topyekûn 12 Eylül Anayasasından kurtulacak ve bu Anayasanın da doÄŸrudan halk tarafından yapılacağı bir mekanizma kurulacaktır. Bunun öncülüÄŸünü de parlamentoda Saadet Partisi yapacaktır. Madem topyekûn bir Anayasa deÄŸiÅŸikliÄŸi yapılamıyor, hiç olmazsa mevcut Anayasa deÄŸiÅŸikliÄŸi paketinde olması gereken asgari düzenlemeleri de belirledik, bunu da hükümete takdim ettik. Böylece Saadet Partisi olarak sadece bir konu üzerinde “biz istemezük” diye karşı çıkmak yerine ne olması gerektiÄŸini, makul çoÄŸunluÄŸun ne talep ettiÄŸini ortaya koyan fikirlerimizi ifade ettik. Bu süreçte üç kesime de sürekli tavsiyelerimizi yapıyoruz. Bunlardan birisi hükümetedir. Hükümetin; “çoÄŸunluk bizde, biz istediÄŸimizi yaparız” deyip kapıları kapatarak diyalog zemini aramaksızın bir Anayasa deÄŸiÅŸikliÄŸi yapmasını başından beri uygun bulmuyoruz.

 

“YARGI ÇEVRELERÄ° BÄ°R SÄ°YASÄ° PARTÄ° GÄ°BÄ° HAREKET EDEMEZ”

 

CHP'ye tavsiyemiz milletle zıtlaÅŸmamasıdır. Milletin iradesi ile çatışmamasıdır. EÄŸer Anayasadaki deÄŸiÅŸiklikler referanduma giderse milletin verdiÄŸi kararı Anayasa Mahkemesi gibi baÅŸka makamlarda düzeltmeye kalkmamasıdır. EÄŸer böyle yaparsa CHP, AKP'nin deÄŸirmenine su taşımış olacaktır. Üçüncü tavsiyemiz de yargı çevrelerinedir. Türkiye'de yargı çevreleri bir siyasi parti gibi hareket edemez. Yargı mensuplarının özellikle bir anayasal deÄŸiÅŸiklik süreci öncesinde ve sırasında asla bu konu ile ilgili görüÅŸlerini dile getirmemesi gerekir. Ä°çlerinden bazıları topyekûn istifa sürecini bile dile getirdi.

 

“YARGIÇLAR TBMM KAPISINA KÄ°LÄ°T VURULURKEN Ä°STÄ°FA ETMELÄ°YDÄ°”

 

EÄŸer yargı mensupları topluca istifa etmeyi düÅŸünüyorsa 27 Mayısta bir BaÅŸbakan asılırken, 12 Mart iÅŸkence hanelerinde, Ziverbey KöÅŸkünde insanların tırnakları sökülürken, 12 Eylülde Atatürk'ün “en büyük eserim” dediÄŸi TBMM kapısına kilit vurulurken, 28 Åžubatta askeri kışlalarda brifingler verilirken topluca istifa etmeliydiler. Herkesin dengeli bir ÅŸekilde bu süreci yürütmesi lazım.


           


                “ANAYASA TASLA?I REFERANDUMA GÄ°DERSE –EVET- DÄ°YECE?Ä°Z”

— Arınç'ın sizinle yaptığı görüÅŸmenin ardından yaptığı açıklamalar Türkiye'de muhalefet kavramını yeniden gündeme getirdi. Saadet Partisi'nin muhalefet anlayışını anlatır mısınız?

Biz; “Ä°ktidardan ne gelirse gelsin, hangi uygulama olursa olsun biz buna asla razı olmayız” ÅŸeklinde kategorik olarak söylenen her sözü yanlış kabul ederiz. Bu tutumla muhalefet yapmayız. Bizim amacımız öncelikle Türkiye'nin temel meselelerinde baÄŸcıyı dövmek deÄŸil, üzüm yemektir. Sonuç elde etmektir. Biz bu anlamda bizim Anayasa teklifimizi AK Partinin teklifinin 30 yıl ilerisinde görüyoruz. AK Partinin teklifini eksik ve yanlış görüyoruz. Ama sonuçta bazı maddeler millet egemenliÄŸinin önünü açtığı için eÄŸer referanduma giderse tüm gördüÄŸümüz eksikliklere ve yanlışlıklara raÄŸmen bu Anayasa teklifine Saadet Partisi olarak “evet” diyeceÄŸiz. Biz; siyasi polemiklerle “karşı tarafın ayağına çelme takar, onu düÅŸürür de nasıl yerine geçerim” hesabı içerisinde deÄŸiliz.

“SÖYLEDÄ°?Ä°MÄ°Z HER SÖZÜ SANKÄ° BÄ°Z BAÅžBAKANMIÅžIZ GÄ°BÄ° VE ÜLKEYÄ° ÅžUANDA BÄ°Z YÖNETÄ°YORMUÅžUZ GÄ°BÄ° SORUMLULUK ALTINDA SÖYLÜYORUZ”

 

Bizim Saadet Partisi olarak derdimiz bundan sonra Türkiye'nin muktedir siyasetinin merkezi olmaktır. Bunun için de bilgi ekseninde siyaset yapıyoruz. Ekonomi, dış politika, Anayasal, siyasal reformlar gibi her konuda dosyalarımızı hazırlayarak kamuoyunun önüne çıkıyoruz. Bunu yaparken de “nasılsa biz muhalefetteyiz, hem de parlamento dışındayız. Ne söylesek yeridir, hiçbir sorumluluÄŸumuz yoktur” diye deÄŸil, her söylediÄŸimiz sözü biz BaÅŸbakanmışız gibi ve ülkeyi ÅŸuanda biz yönetiyormuÅŸuz gibi sorumluluk altında söylüyoruz. Milletin hayrına olacak her sözü, her platformda dile getirmeye çalışıyoruz. Hükümetin yaptığı yanlışlıklar karşısında da bir yıldırım gibi, bora gibi karşılarına dikiliyoruz ve mücadelemizi yapıyoruz.

 

“AHMET TÜRK VE TANER YILDIZ'IN YAÅžANAN TATSIZLIKLARIN ARDINDAN YAPTIKLARI AÇIKLAMALARI FEVKALADE YERÄ°NDE BULUYORUM”

 

— Son dönemde yaÅŸanan saldırıları nasıl deÄŸerlendiriyorsunuz? Ahmet Türk, Taner Yıldız ve polis araçlarına yapılan saldırılar aynı planın saç ayakları olarak görülüyor; bu iddialara katılıyor musunuz?

 

Öyle anlaşılıyor ki Türkiye'deki barış ortamının zedelenmesi için bazı çevreler düÄŸmeye bastı. Bunların tabii ki tesadüf olmasını ümit ederiz ama bunların belli bir amaca hizmet ettiÄŸi eylemlerden çok açıktır. Bunlar Türkiye'ninbarış ortamını tekrar kaybetmesine dönük çabalardır. Türkiye bu provokasyonları çok gördü. Herkesin aklını başına alıp, provokasyonlara karşı uyanık olması lazım. Türkiye maalesef MaraÅŸ, Çorum ve Sivas olaylarını gördü. Provokasyonlarla Türkiye'de 1980 ihtilalı öncesinde binlerce gencimiz öldürüldü. Türkiye'de bir on yıl heba edildi. Bütün dünya ilerlerken Türkiye kendi içinde savaÅŸan bir ülke haline getirildi. Ülke, PKK terörü ile bir 30 yılını daha kaybetmiÅŸ oldu. Bunların geride bırakılması, büyük bir basiretle Türkiye'de topyekûn barış ve kardeÅŸliÄŸi tesis edecek gönüllü birliÄŸimizi kuvvetlendirmemiz lazım. Her kanadın burada çok akıllı durması lazım. Ben bu çerçevede Sayın Ahmet Türk ve Taner Yıldız'ın yaÅŸanan tatsızlıkların ardından yaptıkları açıklamaları fevkalade yerinde buluyorum. Her ikisine de Haber Aktüel aracılığıyla bir kere daha geçmiÅŸ olsun diyor, konuÅŸmaları ve ifadeleri dolayısıyla bir kez daha tebrik ediyorum.


 


“TÜRKLER VE KÜRTLER GÖKTEN PARAÅžÜTLE BU TOPRAKLARA Ä°NDÄ°RÄ°LMEDÄ°”

 

— Demokratik açılımı konusunda siz de çalışmalar yaptınız? Açılımda son durum nedir? Sizce neler yapılmalı?

 

Biz buna sadece etnik bir isim ya da sadece “DoÄŸu açılımı” gibi bölgesel bir isim vermek, “bir terör meselesi” diyerek kısmi bir tanım yapmak yerine biz burada da gördüÄŸünüz üzere barış ve kardeÅŸlik için Gönüllü Birliktelik projesini hazırladık ve Türkiye kamuoyuna takdim ettik. Niçin “gönüllü birliktelik?” Bu söz çok önemli. Bakın; Türkler ve Kürtler gökten paraÅŸütle bu topraklara indirilmedi! Kürtler ve Türkler bu topraklarda 1100 senedir Müslüman bir milletin, aynı coÄŸrafyanın, aynı medeniyetin çocukları olarak yaşıyorlar. GeçmiÅŸleri beraber olduÄŸu gibi gelecekleri de beraber olacaktır. Yapılması gereken; bu gönüllü birlikteliÄŸin eksiksiz bir ÅŸekilde yeniden tesis edecek adımların atılmasıdır. Bu gönüllü birlikteliÄŸi saÄŸlamak için de siyasi ve hukuki bir takım adımların atılması gerekiyor. Ekonomik telafi programının gerçekleÅŸtirilmesi gerekiyor. Sosyal telafi programlarının gerçekleÅŸtirilmesi ÅŸarttır. Türkiye'deki terörün ve akan kanın durdurulması için adımların atılması zorunludur. Köylerden, mezralardan göçün durdurulması zorunludur.

 

“DEMOKRATÄ°K AÇILIM KONUSUNDA HÜKÜMET OLA?ANÜSTÜ HAZIRLIKSIZ”

 

Hükümet bu konuya sadece bir temenni ile girdi. O zamanda Sayın Ä°çiÅŸleri Bakanı bizi ziyarete geldiÄŸinde bu projeyi kendisine ve heyetine takdim ettik. 23 DoÄŸu Anadolu ve GüneydoÄŸu Anadolu ilini dolaÅŸtık ve en sonunda Diyarbakır'da yaptığımız bir basın toplantısı ile bu projemizi kamuoyu ile paylaÅŸtık. Türkiye demokratik açılım gibi çok önemli bir konuyu ya da bizim ifademizle “Gönüllü Birliktelik” projesini maalesef 8 ay tartışmış bu 8 ay boyunca DoÄŸu Anadolu ve GüneydoÄŸu Anadolu'da olaÄŸanüstü yüksek beklentiler ortaya konmuÅŸtur. Bu konuda hükümet olaÄŸanüstü hazırlıksız. Türkiye'de geniÅŸ bir tartışma zemini oluÅŸturamamıştır. Maalesef MHP ve CHP; “biz istemiyoruz, böyle bir ÅŸeye müsaade etmiyoruz” diyerek çözümden yana olmadıklarını net bir biçimde ortaya koymuÅŸlardır. Kapatılan DTP yetkilileri ise; “eÄŸer Ä°mralı ile anlaÅŸmazsanız çözüm olmaz” diyerek aslında onlar da çözümsüzlükten yana olduklarını ifade etmiÅŸlerdir. Türkiye'nin ÅŸuna karar vermesi gerekmektedir: “Biz 30 yıldır devam eden, binlerce insanımızın öldürülmesine, binlerce kamu görevlisinin ÅŸehit olmasına neden olan, Türkiye'nin bir rivayete göre 300 milyar dolar, bir rivayete göre bir trilyon dolara yakın maddi kaybına neden olan bu belayı durduracağız mı durdurmayacağız mı? Türkiye bu topraklarda 1100 senedir kardeÅŸçe yaÅŸamış olan bu unsurları yeniden kardeÅŸlik ve adalet içerisinde yaÅŸatılmasını baÅŸaracak mı baÅŸaramayacak mı? Sorun budur. Türkiye bunu baÅŸarabilir. Yeter ki iyi niyetle, samimiyetle herkes eteÄŸindeki taÅŸları ortaya koysun.



“AK PARTÄ° KENDÄ° ÖNÜNDEKÄ° BAZI ENGELLERÄ° ORTADAN KALDIRMAK Ä°ÇÄ°N HAREKET EDÄ°YOR”

 

— Saadet Partisi seçim barajının düÅŸürülmesini istiyor mu?

 

Seçim barajı düÅŸürülmeli daha doÄŸrusu ortadan kaldırılmalıdır. Bizim AK Parti hükümetine en temel eleÅŸtirilerimizden birisi bu. Kendine demokratik olunmaz. Yani AK Parti kendi önündeki bazı engelleri ortadan kaldırmak için hareket ediyor. Tamam, bunu yapsın ama demokrasi bir bütündür. Bir ülkenin siyasi yapısını 4 temel metin oluÅŸturur. Bunlardan birisi Anayasalar, birisi meclis içtüzüÄŸü, birisi seçim yasaları ve birisi de siyasi partiler yasasıdır. Bu 4 temel metin de 12 Eylül ihtilalının ortaya koymuÅŸ olduÄŸu totaliter, despot, baskıcı zihniyetin ürünüdür. Burada millet egemenliÄŸini sonuna kadar açmak yerine millet egemenliÄŸi üzerinde siyasal bir takım baskılar oluÅŸturmak üzere bu metinler oluÅŸturulmuÅŸtur. Bu anlamda seçim barajı kaldırılmalıdır. Siyasi partiler yasasında ön seçim sistemi getirilmelidir. Dar bölge milletvekili seçim sistemi getirilmelidir. Biz bunların hepsini hükümete teklif olarak sunduk. Maalesef bu konuda hiçbir adım atılmadı.

 

“MARÄ°FET SADECE DAVOS'TA DE?Ä°L, DÄ°PLOMATÄ°K PLATFORMDA DA Ä°SRAÄ°L'E 'ONE MÄ°NUTE' DEMEKTÄ°R”

 

— Filistin'e ve Filistinlilere olan ilginiz ortada. Ä°srail'e karşı söylemleriniz de oluyor. Son dönemde Türkiye-Ä°srail arasında yaÅŸanan gerginlikleri nasıl deÄŸerlendiriyorsunuz?

 

Aslında Ä°srail'in bu son zamanlarda arttırmış olduÄŸu iÅŸgal, ambargo ve hatta neredeyse soykırım boyutuna varan uygulamalarına karşı milletimizin gösterdiÄŸi hassasiyetin bir sonucudur. Türkiye, farklı siyasi kanaatlerine raÄŸmen Filistin konusunda Ä°srail'in saldırılarına karşı ortak bir kanaat içerisindedir. Bu tavır da ister istemez Türkiye'deki siyaseti yönlendirmektedir. Hatırlayacaksınız; Gazze iÅŸgal edildiÄŸinde Saadet Partisi olarak Ä°stanbul'da yaptığımız bir mitinge 1 milyona yakın vatandaşımız katıldı. OlaÄŸanüstü büyük bir ihtiÅŸamla her toplumdan kesimin destek vermiÅŸ olduÄŸu bir mitingle milletimiz Ä°srail'in yapmış olduÄŸu zulümleri tel'in etti. Sayın BaÅŸbakanın Davos'ta “One Minute” demesi doÄŸru bir harekettir ama marifet sadece Davos'ta deÄŸil, diplomatik platformda da Ä°srail'e “One Minute” demektir. ÖrneÄŸin BaÅŸbakan “One Minute” dedikten birkaç ay sonra Uluslararası Atom Enerjisi kurumunun yıllık toplantısında Türk delegasyonu, “Ä°srail'in nükleer gücü var mıdır?” sorusuna çekimser kalmıştır. Marifet BM salonunda da Ä°srail'e “One Minute” demektir. Åžimdi Türkiye hükümetinin önüne önemli bir konu daha gelecek. O da biliyorsunuz OECD (Ekonomik Kalkınma ve Ä°ÅŸbirliÄŸi Örgütü) üyeliÄŸi meselesidir. Türkiye, OECD üyesidir ve Ä°srail 30 yıldır OECD üyeliÄŸi için beklemektedir. EÄŸer üyelerden birisi aday olan ülkeyi veto ederse o ülke OECD üyesi olamayacaktır. Esas Türk Dış Politikası, Ä°srail ile iliÅŸki sınavını OECD üyeliÄŸinde verecek. Türkiye, Ä°srail'in üyeliÄŸini veto edecek mi, etmeyecek mi; burada her ÅŸey ortaya çıkacak. Bizim çaÄŸrımız; hükümetin bu adımı atarak Ä°srail'e diplomatik olarak yaptığı yanlışları göstermesidir.

 

“Ä°SRAÄ°L KENDÄ°SÄ°NÄ° KINAYAN, DURDURMAYA ÇALIÅžAN BM KARARLARINI HÄ°ÇE SAYIYOR”

 

— BaÅŸbakan Tayyip ErdoÄŸan'ın çıkışlarının ardından bazı gazeteciler ve yazarlar bu çıkışın bedelinin olacağını yazdı. Sizce Ä°srail'le gerginlik yaÅŸamanın bedeli var mıdır?

 

Bunu söyleyenler maalesef Ä°srail propagandası etkisi altında kalmış olan çevrelerdir. Ä°srail sadece Türkiye ile deÄŸil, Batı dünyasının birçok ülkesiyle, Arap ülkeleriyle gerginlik yaşıyor. Ä°srail özellikle 1967'den bu yana neredeyse yüzün üzerinde kendisini kınayan, durdurmaya çalışan BM kararlarını hiçe sayıyor. Ä°srail'in bu tür gerginliklerden etkilendiÄŸi yok. Ä°srail'in güçleri sadece silah gücü, teknoloji gücü ve arkasındaki büyük ülkeler deÄŸil… Ä°srail'in en büyük gücü özellikle 1967'den beri karşısında diplomatik bir gücün oluÅŸturulamamasıdır. Dünyada barıştan yana olan ülkelerin üzerine düÅŸen; Ä°srail'in saldırganlığının karşısında diplomatik bir güç oluÅŸturmaktır. Türkiye bu konuda adım attıkça itibarı artar. Uluslar arası alanda sözü daha çok dinlenir.

 

“TÜRKÄ°YE'DE BAÅžKANLIK SÄ°STEMÄ°NÄ° TARTIÅžMAK BAÅžKANLIK DE?Ä°L TOTALÄ°TER BÄ°R REJÄ°M DO?URUR”

 

— BaÅŸbakan ErdoÄŸan'ın “Türkiye'ye yeniden baÅŸkanlık sistemi gelebilir” sözlerini nasıl deÄŸerlendiriyorsunuz?

 

Az önce bahsettiÄŸim 4 temel hukuk metni demokratik hale getirilmeden Türkiye'de baÅŸkanlık sistemini tartışmak baÅŸkanlık deÄŸil totaliter bir rejim doÄŸurur. Türkiye'de bugünkü ÅŸartlar içerisinde siyasetin bu kadar kamplaÅŸtığı ve bürokratik oligarÅŸinin ortadan kaldırılmadığı ÅŸu ortamda baÅŸkanlık sisteminin konuÅŸulması Türkiye için demokrasinin önünün açılması deÄŸil, totaliter bir yapının önünün açılması olur. Gönül isterdi ki Sayın BaÅŸbakan baÅŸkanlık sistemini getirme fikrinde ise ondan evvel bu 4 hukuk metnin bütünüyle demokratikleÅŸtirseydi. Türkiye'de tekrar bürokratik oligarÅŸinin önünün kapatılabilmesi, millete hesap verilebilir hale getirilebilmesi için 1961 ihtilalı ile getirilen “egemenlik kayıtsız ÅŸartsız milletindir ve millet egemenliÄŸini anayasal kurum ve kuruluÅŸlarla kullanır” sözünün “egemenlik kayıtsız ÅŸartsız milletindir ve millet egemenliÄŸini seçilmiÅŸ kurum ve kuruluÅŸlarla kullanır” ÅŸeklinde millet egemenliÄŸini bütünüyle esas alan bir sistem keÅŸke oluÅŸturulabilseydi. Türkiye'nin bugünkü yapısının içerisinde doÄŸru olan “yarı baÅŸkanlık” sistemidir. Mevcut yapı da zaten buna göre dizayn edilmiÅŸ bir yapıdır. CumhurbaÅŸkanlığı makamının yetkileri bir yarı baÅŸkanlık sistemi ortaya koyuyor. Bunun yasalaÅŸtırılması, anayasal bir düzen haline getirilmesi daha doÄŸrudur. Ama Türkiye parlamenter bir sistem içerisinde devam etmelidir ve parlamento içerisine çok farklı fikirlerin girdiÄŸi, seçim barajlarını kaldırıldığı, siyasi yasakların bütünü ile ortadan kaldırıldığı bir siyasal yapı içerisinde çok fazla fikrin ortaya konulabildiÄŸi, millet iradesini hiçbir kısıtlamadan parlamentoya yansıtıldığı bir parlamenter sisteme Türkiye tahkim etmelidir.

 

…bitti! 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.