Sosyal Medya

BÖLGEHABER

Günler ağır günler ölüm haberleriyle geliyor

Trabzon'a gelişinde Kenan Evren'in, Atatürk'ün heykelini daha iyi



Trabzon?un
Ömer Emice?sinin
Ardından (2)

Dilber SAKA

Trabzon'a gelişinde Kenan Evren'in, Atatürk'ün heykelini daha iyi görsün diye, konuşma yapacağı yerle, heykelin arasındaki ağaçların kestirilmesiyle ilgili, dönemin belediye başkanına gösterdiği tepkisinin bir yazısında dile getirilmesi sonucunda 6 saatlik gözaltı öyküsü...

Harp ve Sulh'tan Peyami Safa'ya, İvo Andriç'e okunan, izlenen yayınlar...
Trabzon Gazeteciler Cemiyeti başkanlığı ve o dönemde anılan basın - edebiyat - kültür - sanat adamlarına vefanın en güzel örneği...
30'lu yıllardan 2000'li yıllara Trabzon'da kültür-sanat ve basınla iç içe yaşanmış bir ömür...
Trabzon'a gelişinde Kenan Evren'in, Atatürk'ün heykelini daha iyi görsün diye, konuşma yapacağı yerle, heykelin arasındaki ağaçların kestirilmesiyle ilgili, dönemin belediye başkanına gösterdiği tepkisinin bir yazısında dile getirilmesi sonucunda 6 saatlik gözaltı öyküsü...
Tarihi, mimari, coğrafi açıdan dünün Trabzon'unda, incir ve zeytin ağaçlarından, sarmaşıklı, bahçeli evlere, sesleri camlardan dışarıya taşan ut çalan kadınlara... turşu kurulan aşanalara... sevgiler, sevdalar, savaşlar, barışlar... hüzünler... ve hepsinden bugüne kalanlar... Ömer Güner li günlerde, onunla yapılan o tatlı söyleşilerde harmanlanarak belleğimize kazınanlar...
Gazetelerde yayınlanan köşe yazılarını ve röportajlarını topladığı ilk kitabı Gök Renginde Trabzon -1994- İkinci kitabı Düşler ve Düşünceler -1997- Üçüncü kitabı Gönülden Gönüle -2001- ve Ömer Güner'e Armağan adını taşıyan son kitabı ise dostlarının onunla ilgili düşüncelerinin bir oluşumudur...
Küçük yaşlarda edebiyat -sanat dünyasının içine girdiğinde insan, biraz tedirgin, biraz çekingen oluyor işte. Hele Akçaabat'ın bir kıyıcığından kalkmış, kendi dişiyle tırnağıyla kendisi olmaya çalışan bir kız çocuğu için doğru yerlerde, doğru insanı ya da insanları bulabilmek hiç de kolay olmamakla birlikte, ne kadar şanslı olduğumun ayırdındayım şimdi... Adam gibi adam olan, birilerinin çıktığım bu zorlu yolda elimi hiç katışıksız bir dost eliyle tutmalarını isterken ilkin, edebiyatçı - yazar Rasim Şimşek çıkmıştı karşıma, ardından şair - yazar - edebiyatçı Ahmet Özer. Şair Gündoğdu Sanımer, fotoğraf sanatçısı M. Reşat Sümerkan, arkası yarin ve senaryo çalışmaları bağlamında Recep Ergenç ve ileriki yıllarda destekleriyle yürekleri hep yüreğimin yanında olan o güzel insanlar: evrensel boyutlarda bir güzellik örneği sevgili öğretmenim Nuray Aliyazıcıoğlu ve dünyalar güzeli bir insan, arkeolog - yazar Ayşe Sevim, araştırmacı - yazar Veysel Usta, TÜM-BEL-SEN Trabzon Şubesi Başkanı Haydar Karsan, şair- yazar ve vefanın adresi olan Zekeriya Saka, gazeteci arkadaşım Sevcan Kurutçu... Yüreğimde hep ışıklı bir yeri olan Sevcan'la arkadaşlığımız sırasında tanışmıştım. Ömer Güner'le. Hemen her etkinlikte bir araya geldiğimiz, söyleştiğimiz sevgili Ömer Güner'in bu şehirde varlığını bilmek bile, müthiş bir güven duygusu veriyordu bana. Yanında mutlu olduğum huzur bulduğum bir can dosttu? bir güzellikti O? Bir erdem abidesiydi? Düzeyli, sevecen, kibar, mütevazı, dürüst, olduğu gibi olan, ezilene, ihtiyaçlıya, kültüre, edebiyata-sanata-sanatçıya hep bir adım daha yakın olan, bir candı O?
İnsani değerler bağlamında yüklü bir donanıma sahip olduklarına inandığım çocukları Pınar, Kemal ve Hayri Güner in, hatta bizlerin, Ömer Güner in geride bıraktığı bu manevi mirasına, çoğalan bir özlemle sahip çıkmamız gerektiğini düşünüyorum..Böylece, Ömer Günerleri azalan değil de, çoğalan bir dünya ancak, yaşanılası olur!
Evden dışarıya çıkamadığı günlerde olanaklı oldukça kendisini ziyarete giderdim. Çok mutlu olurdu. Yüzü güneşlenir, dudakları sözcüklerle donanırdı.Hepimizin gönlüne kristal su damlacıkları gibi damlayan, yüreğimize serin dağ suları gibi serince, yavaşça ama hep coşkuyla akan, salt benim değil, çoğumuzun pınarı olan sevgili Pınar Güner, bir evlattan çok bir anne şefkatiyle, sevgisiyle, sevecenliğiyle sarmalardı babasını... Sanki. her şeyiydi onlar birbirlerinin... Belki bu, birbirinin her şeyi olmaktı, şimdi Pınar'ın yüreğinde büyüyen amansız boşluk. Bu acı, bu yokluk, bu ayrılık, dayanılası değilse, işte bu yüzdendi... Ne var ki; acıları, ayrılıkları bizlere veren, o sonsuz güç, bunlara dayanabilme gücünü ve sabrını da verecektir, kuşkusuz?
Bir gün sevgili Pınar'la Ömer Güner'i odasına getirmiştik, kitaplarının - kütüphanesinin yanına. Öyle istemişti. Kitaplarını düzeltmesine yardımcı olmamızı istemişti. O sırada "Gönülden Gönüle TRABZON" kitabını ikinci kez imzalamıştı bana. "Takdir ettiğim, sanata yönelik ürünleri ile başarılı bir genç kızımız Dilber Saka'ya en içten dileklerimle... 18 Ekim 2005" diye imzalamıştı. Yüreğimde saklıyorum, senin güzelliğindeki her güzelliği, hep saklayacağım da toprak oluncaya dek.
"Günler ağır günler ölüm haberleriyle geliyor.
En güzel dünyaları yaktık ellerimizle
ve kaybettik gözümüzde ağlamayı
bizi bir parça hazin ve dimdik bırakıp
gitti gözyaşlarımız

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.