Sosyal Medya

Makale

Krizde yarım milyon işini kaybetmiş

Nisan ayı verileri işsizlikteki ürkütücü tırmanışın durulmaya başladığına işaret ediyor. Daha geçen yılın nisan ayında işsizlik oranı yüzde 9.9 idi. Mayıs ayında yüzde 9.2'ye kadar düştü. Sonra sürekli tırmanmayla Şubat 2009'da yüzde 1 6.1 'e kadar çıktı. Yaklaşık yüzde 50'Iik artıştan sonra nisanda işsizliğin yüzde 14.9'a gerilemesi tırmanışın durduğuna yorumlanabilir.
Bu durum kötünün iyisidir. Yoksa ortada sevinilecek bir tablo yoktur. İşsizlik oranı yüzde 14.9, tarım dışı işsizlik oranı yüzde 18.2, geniş boyutlu ve gerçek işsizlik oranı yüzde 21.7'dir. Türkiye bu rakamlarla zaten Güney Afrika, İspanya, Letonya, Estonya'dan sonra dünya beşincisi durumundadır. Çünkü ümidini kaybeden veya başka bir nedenle iş aramayıp da çalışmaya hazır olanların sayısı 2 milyon 137 bindir. Bu rakam da işgücüne dahil edilirse 26 milyon 453 bin toplam işgücüne ulaşılır. Buna karşılık 20 milyon 698 bin kişi istihdam edilmekte ve sonuçta 5 milyon 775 bin kişi işsiz bulunmaktadır. Bu da geniş ve gerçek boyutuyla işsizliğin yüzde 21.7 olduğunu bize gösterir.
Bu rakamlara göre Türkiye'de her beş kişiden biri işsizdir. Hatta tarımdaki gizli işsizliği dikkate alırsak, bu oranı rahatlıkla dörtte bire çıkarmak mümkündür.
Son bir yılda meydana gelen 1 milyon 285 bin işsizin 755 bini işgücüne yeni katılımlardan oluştu. Çalışırken işini kaybedenlerin sayısı ise 530 bin kişi. Yani kriz nedeniyle işinden olan kişi sayısı yarım milyonu geçiyor. Bu gerçek madalyonun ilk yüzünde bütün çıplaklığı ile parlıyor.

İşsizliğin çözümü büyüme değil

Madalyonumuzun ikinci yüzünde bu işsizliğin uzun yıllar bizimle var olacağı gerçeği duruyor. Henüz kriz bitmedi ama bu haliyle 2008-09 krizinin Türkiye'ye asıl faturasının işsizlikteki patlama olduğu tespiti çok kolayca yapılabilir. Ekonomik daralma açısından bakıldığında bu krizin 2001'den daha büyük olduğu kabul edilmeli. Daralma 2001'in düzeyi olan yüzde 5.7'nin üzerinde çıkabilir. Kaldı ki, 2008'in son çeyreğinde ekonomi yüzde 6.2 daha küçülmüştü. O da eklendiğinde son krizin reel ekonomi üzerinde çok daha büyük tahribat yaptığı kesindir.
Bu daralma şirketler kesiminde ciddi iflaslara yol açmamıştır. Çünkü devalüasyon şoku yoktur. Çünkü faiz şoku da yoktur. Aksine faiz düşüşü vardır. Bu iki faktörün de yardımıyla şirketler ayakta kalmıştır, ama asıl fatura çalışana çıkmış, daha açıkçası çalışamayana kesilmiştir. Yüzde 10 civarında seyreden resmi ve dar kapsamlı işsizlik oranı krizle birlikte yüzde 15'e çıkmış, yani yarı yarıya artmıştır. Bu acı tablo öyle kolay kolay değişeceğe benzememektedir.
Nasıl ki 2001 krizi sonrasında ekonomide yüksek büyüme sağlanmasına karşılık işsizlik bir türlü gerilemedi, şirketler verimliliği ön plana aldıysa, şimdi de krizden çıkışta benzer şeyler olacaktır. Kaldı ki, 2001 sonrası yüksek büyümenin yakalanması hiç de kolay değildir. Bir kere küresel şartlar bunun için görünür vadede müsait değildir.
Bu bakımdan hükümet işsizlik sorununun çözümünü sadece ekonomik büyümenin doğal sonucuna bırakmamalı. Ekonomi büyüse de işsizlik sorunu artık çözülemeyecektir. İşsizliğin çözümü bundan sonra çok daha özel ve hedefe yönelik, sürekli, kararlı çabalara bağlıdır. Bu bakımdan istihdam dostu, istihdam yoğun iş kolları, teşvikler, projeler, stratejiler geliştirilmelidir. İstihdam dostu projelere öncelik verilmeli, sürekli ve özenli bir şekilde mutlaka gündemde tutulmalıdır.

SONUÇ: "Dünyada en güç iş, işsiz gezmektir" Leb Rostens

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.