Sosyal Medya

MSN GAZETECÄ°LÄ°?Ä° VE NOSTALJÄ°

Telefoto ile fotoğraf geçme yok, teleks ile haber geçme yok. Saatlerde yağmur altında Rize?den içinde film makarası olan otobüsü beklemek yok. Sehpa üzerinde üçüncü hamur kağıda haber yazma yok. Ne var. Bilgisayar var. İnternet var, mail var. Ve en önemlisi belki de gazeteciliği bitiren MSN var.




Zihni Ağırman
[email protected]

 

Hani biz söz vardır

Sık sık kullanırız

Nerede eski günler,

Nerede eski ramazanlar, nerede eski gelenekler.

Yani geçmişe özlem duyarız hep?

Ben de gazetecilikte o eski günleri arıyorum

Bugün gelinen noktada nerede eski gazetecilik diyorum kendi kendime.

 

Ben gazeteciliğe 1988 yılında Karadeniz Gazetesi?nde başladım.

O günkü koşullar zordu, şartlar zordu, nerede ise imkânsızdı.

Gazetelikte ilk göz açtığım bu kurumda bana ve beş arkadaşıma bir aylık deneme süresi verilmişti.

 

Başarılı olanlar kalacak, başarısız olanlar ise gönderilecekti.

Aynı yerde aynı kurumda aynı anda gözlemci muhabir olarak gazeteciliğe başlayan beş arkadaşımla birlikte bir ay boyunca yarışıp durduk. Rekabet içerisinde mücadele verdik. Ama birbirimizi kırmadan, dökmeden, üzmeden yani tatlı bir rekabet havasında yarıştık.

 

Bir aylık süre sonunda ben ve bir arkadaşım beğenilmiş, diğer dört arkadaşım deneme süresini geçememişti. Onlar ayrıldı, ardından benimle birlikte kalan arkadaşım da işi bıraktı.

 

Bir tek ben kaldım,

Benimle birlikte gözlemci muhabirliğe başlayan ancak başarılı olamayıp ayrılan beş arkadaşımın her biri zamanla kendi işlerini kurdu. Ve bugün de önemli bir noktaya geldiler.

 

Ben ise gazetecilik dedim, devam ettim.

İyimi ettim kötü ettim bilmiyorum ama bunu düşünerek meslekte 20. yılıma girdim.

 

xxx

 

Bizim dönemde gazetecilik bir virüs gibiydi. Bulaştı mı size bir daha bırakamazdınız. Kurtulamazdınız. Bırakın kurtulmayı her gün vücudunuza daha da yayılıyordu. İşte bu gazetecilik virüsünü üzerinden atamayanlardan biri de benim.

 

Bizim kuşak ve bizden önceki dönemlerde gazetecilik farklı bir anlayışla süre geldi. En önemlisi tatlı bir rekabet vardı. Ayrı bir heyecan ayrı bir haz duyulurdu.

 

1991 yılında yerel radyo ve televizyonların yayın hayatına başlamasıyla belki de ucuz işçi çalıştırma adına gazeteciliğin saygınlığı yitirildiği gibi eski şevk, heyecan ve tatlı rekabet de bitti. Geriye hiçbir şey kalmadı.

 

Radyo ve televizyonların yayın hayatına başlamasıyla birlikte bu işi ciddi bakan meslektaşlarımızın olduğu kadar, işe gayri ciddi bakanların da sayısı bir hayli fazlalaştı. Ucuz insan gücü sağlama adına eline kamera verilen, eline fotoğraf makinesi tutuşturulanlar sokağa salıverilmiş ve gazeteciliğin saygınlığı da yitirilmiş.

 

xxx

 

Bizim dönemde bilgisayarla haber yazma, internetten haber alma, mail atma diye bir şey yoktu. Telefoto, teleks vardı. Resimler telefotoyla, haberler de teleksle geçilirdi. Faks bile doğru dürüst kullanılmıyordu. Cep telefonu yoktu. Laptop hiç yoktu. Anadolu Ajansı?nın Aşıklar Parkı?nın karşısındaki yerinden, yerel haberler alınıp gazetelere gidilirdi.

Rize?den veya başka bir yerden gelecek olan film makarası saatlerce yol kenarında bazen yağmur altında beklenirdi. Gecenin bir saatinde fotoğrafçı dükkânı açtırılıp film banyo ettirilip karta basılırdı. Renkli resim nadiren kullanılırdı. Önceden hazırlanan DİA?lar zaman zaman kullanıp Siyah-beyaz sayfalar resimle renklendirilirdi.

 

xxx

 

Özel haber yapma ve haber atlatma yarışı vardı bizde. Sürekli birlikte gezdiğimiz yanımızdaki gazeteci arkadaşımızı habercilikte atlatmaya çalışırdır. Hiç unutmuyorum. Bir gün Kuzey Haber Gazetesi Muhabiri Yusuf Aynacı?yla Numune Hastanesi?ne gitmiştik. O benden önce hastaneye girip-çıktı. Bana ?Hiçbir şey yok hadi gidelim? dedi. Ben de kendisine ?Buraya kadar geldim hastaneye girip kendim bakmadan geri dönemem? diyerek acil servise daldım. Ve orada intihar eden genç bir kızın trajik sonuyla karşılaşmıştım. Haber atlamayı son anda önledim.

 

Yusuf?la ikimiz hastaneden çıkıp ve ertesi gün her iki gazetede haber manşetten girmişti.

 

Gazetecilik hayatımda unutamadığın en önemli anılarımdan birisi de 1999 yılında gazetecilikte aldığım ilk ödüldü. Ödül aldığımı dönemin Trabzon Gazeteciler Cemiyeti Başkanı merhum Ziyad Nemli?nin ağzından duymam bana onur vermişti.

 

Gazetecilikte haber atlatmanın ve atlamanın önemi büyüktür. Atlatırsanız heyecanlanırsınız mutlu olursunuz, atlarsanız yerin dibine girersiniz.

 

xxx

 

Şimdi bugünü ile geçmişi kıyaslıyorum, karşılaştırıyorum. Telefoto ile fotoğraf geçme yok, teleks ile haber geçme yok. Saatlerde yağmur altında Rize?den içinde film makarası olan otobüsü beklemek yok. Sehpa üzerinde üçüncü hamur kağıda haber yazma yok. Ne var. Bilgisayar var. İnternet var, mail var. Ve en önemlisi belki de gazeteciliği bitiren MSN var.

 

Şöyle gazetelere bir bakın. Bir haber, bir muhabirin bilgisayarından diğer gazetedeki muhabirin bilgisayarına atılıyor. Aynı haber ping-pong topu gibi gazete gazete dolaşıyor ve ertesi gün tüm gazetelerde aynı haber yer alıyor. Yani günümüzde MSN gazeteciliği yapılıyor. Haber atlatma yarışı yok, haber atlama endişesi yok. Yani gazetecilik heyecanı yok.

 

Gelişen teknolojiyle birlikte gazetecilik de bitti diyebilirim. Gelişen teknolojiyle birlikte atlatma habercilik de bitti diyebilirim. Gelişen teknolojiyle birlikte gazeteciliğin saygınlığının da bittiğini herkes diyebilir. Doğrudur.

 

Onun için diyorum ya nerde o eski gazetecilik, nerde o eski gazeteciler.

 

Hayatta olan ve olmayan, mesleğini hakkıyla yapanı, saygınlığını yitirmeyeni saygıyla ve sevgiyle selamlıyor, hayata veda edenleri de rahmetle anıyorum...

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.