Sosyal Medya

Bölgemizde sivil toplum örgüte bakış değişiyor

Rize İl dernekler Müdürü Turgay Esen, Sivil toplum mantığının, sosyolojik olarak belki de ilk köylerin oluşmasıyla başladığı vurgulayarak,



İlk köyler oluştuğunda; yönetim, özel gruplar ve hukuki kimliği olmayan üçüncü sektör yani STK? lar doğmuştur. Daha sonra ilkçağda antik yunan döneminde üçüncü sektörün temelinin atıldığı ve STK? larının temel yapı taşlarının oluşmaya başladığı görülmektedir. Gerek Ortaçağ Avrupa? sı gerekse İslam dünyasında sivil toplumun, sosyal anlamda güçlenmeye başladığını, hukuki kimliklerinin yerine oturduğunu görüyoruz. İslam dünyasında vakıf sistemi, çok güçlü bir yapıya bürünerek sağlık, eğitim ve ekonomi gibi hayatın önemli noktalarında söz sahibi olmuş, özellikle Osmanlı Devletinin kurumsal kimliğinin oluşmasında önemli rol oynamıştır? dedi.

Esen, ?21.yüzyıl belki de STK? larının yüzyılı olacaktır. Ülkemize baktığımızda yerelleşmenin çok hızlı geliştiği, sorun merkezli çözüm yollarının araştırıldığı, sorunun olduğu yerde yerelleşmeye çalışıldığı, katılımcı bir tabanın varlığının hedeflendiğini, sivil toplumun önünde ki engellerin hızla kaldırılmaya başlandığını görüyoruz. ?Kendi kendini yerinden yönetme? olarak tanımlanan günümüz demokratik yönetim anlayışında, maalesef birçok ülke, -yakın zamana kadar ülkemizin de içinde olduğu bir anlayışla; bireyin, sadece seçim dönemlerinde oy vermesinin onun karar alma süreçlerine dahil olması anlamında yeterli olacağı düşünülmekte, katılımcı demokrasinin oluşmasına yanaşmamaktadırlar.

Başka bir ifade ile, bir çok siyasal rejim, vatandaşına güvenmeyip, yetkinin tamamını elinde tutmak istemekte, bu durum da ülkelerde iç sıkıntılara sebep olmaktadır.İnsan tabiatın da var olan benlik duygusu yani ?var olduğum yerde, ben varım, ben kendi kararlarım ile yönetilmeliyim? düşüncesi, bireye sahiplik duygusunu getirir. ? Doğru duvara doğru çivi çakılarak? birey devlete, devlet de bireye güven duyacak; böylece hedeflenen demokratik düzen sağlanmış olacaktır. İşte, karar alma sürecine katılımın, asıl olan oy verme işlemi dışında sağlanması da, bu ilişkinin doğal bir sonucu olarak karşımıza çıkacaktır.

Ülkemizin AB serüvenine baktığımızda, sivil toplum örgütlerinin çok önemli fonksiyonlarının olduğunu ve bundan sonraki süreçte de olacağını görüyoruz. Osmanlı devletinin temelini attığı batılı anlamda yardım amaçlı Hilal-i Ahmer (Kızılay) kurulan ilk dernekler arasındadır. Ülkemizde belki de AB sayesinde sivil otoritenin yönetim sahasına giren dernekler, 5253 sayılı Dernekler Kanunu ile rahatlamışlardır. AB ülkelerinin birçoğundan daha demokratik haklar sağlayan bu kanun STK? lar için yeni açılımlarda sağlamaktadır.Katılımcı demokrasinin ülkemizde yerleşmesinde, önemli bir sosyal sorumluluğu taşıma bilincine sahip olduklarını umut ettiğimiz derneklerin, aşacağı birçok mesafe bulunduğu da açıktır.

Ülkemizde AB ülkelerinin birçoğunda olduğu gibi şemsiye kuruluşlarının olmamasından dolayı ortak hareket etmelerinde problem gibi görünüyorsa da federasyon, konfederasyon ve platformların oluşması ile bu problemde çözülmüş olacaktır. Gerek yeni Dernekler Kanunu?nun yasalaşması gerekse diğer kanunların ve anayasanın sürecinde, bu alan da birikimi olan birçok dernek ve vakfın sürece dâhil edilmesi, sivil toplum kuruluşlarına -özellikle AB sürecinde- ve benzer biçimde birçok kanunun çıkarılmasında benzer biçimde STK?ların sürece dâhil edilmesi, STK- Kamu ilişkilerinde, ortak noktaları yakalama adına ve hiç kuşkusuz katılımcı demokrasi anlamında çok önemli gelişmelerdir? dedi.

Dilek ASLAN

Karadeniz Gazetesi ve medyakaradeniz.com Rize Temsilcisi


Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.