Sosyal Medya

Şirketlere uluslararası disiplin ve denetim geliyor

Yeni Türk Ticaret Kanunu Tasarısı bütün şirketlerin uluslararası muhasebe standartlarına göre muhasebelerini tutmalarının yanı sıra bunun sürekli denetlenmesini de zorunlu hale getiriyor..



Abdurrahman YILDIRIM
Yeni Türk Ticaret Kanunu Tasarısı bütün şirketlerin uluslararası muhasebe standartlarına göre muhasebelerini tutmalarının yanı sıra bunun sürekli denetlenmesini de zorunlu hale getiriyor..
İlki cuma günü yayımlanan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı Hazırlama Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Ünal Tekinal ile yaptığımız söyleşinin son bölümü şöyle:

* Türk Ticaret Kanunu Tasarısı piyasa disiplini ve piyasa denetimi odaklı mı düzenlendi?
Evet, siz bankacı olarak eşraftan birine veya Ahmet Bey'e kredi veremezsiniz. "Ahmet Bey buranın tanınmış adamıdır, biz kendisine çok güveniyoruz, zengin adamdır" diye kredi veremezsiniz. Eğer böyle veriyorsanız, siz piyasanın fikrini dikkate almıyorsunuz demektir. Basel 2'nin söylediği bu. Ben bunu hiç bilmiyordum, dün seminerde öğrendim. Grup içi kefalet ve garantileri, kefalet ve garanti saymıyor. Aynı patronun verdiği kefaleti de kefalet kabul etmiyor. Bir grubun yavru şirketlerinin hamisi holding, şirkete verdiği kefaleti veya garantiyi banka için teminat kabul etmiyor, çok da doğru yapıyor. Çünkü bunlardan bir tanesi sarsıntıya uğradı mı, bütün grup çöküyor, Türkiye'de böyle oluyor.

* Bu denetimi finans sektörüne uygulamak mümkün olabilir ama ama reel sektör şirketlerinde zor olmayacak mı?
Şunu söyleyeyim: Biz bunu yapmazsak zaten Basel-2 nedeniyle bankalar yapacak. Basel-2 niye 2009'a ertelendi? 2009'a ertelenmesinin sebebi Türk Ticaret Kanunu Tasarısı'nın kanunlaşmamış olmasıdır. Neden? Çünkü Türk Ticaret Kanunu uluslararası finansal raporlama standartlarını (UFRS) ve uluslararası standartlara göre denetlemeyi getiriyor. Bugün uygulanan Türk Ticaret Kanunu'nda 1936'dan kalmış bir takım muhasebe ilkeleri var. Tümü 12 madde. Böyle bir muhasebe hukuku düşünebiliyor musunuz; onun üzerine ertelediler. Ben şundan eminim ki; Türk Ticaret Kanunu çıkmaz sa gene ertelemek zorunda kalacaklar. Peki ne olacak? Türk bankaları gittikçe kredi veremeyecek duruma düşecek. Çünkü bu disiplin, uluslararası bir disiplindir. Niçin bankacılığı Kara Paranın Aklanması Kanunu sınırlandırdı? Niçin bankalar bugün rahat bir şekilde havale yapamıyorlar? Bankaların eskisi gibi havale yapması bugün önlenmiştir. Bunu önleyen nedir? Bunu önleyen, doğrudan doğruya kara paranın aklanması hakkında uluslararası standartlardır. Bütün bunlar da bizi gittikçe sıkıştıracaktır. Onun için bu kurallar buraya getiriliyor. Hemen olacağını söylemiyorum ama piyasa buna uymak gereğini duyacaktır.

* Yani kanunun kâğıt üzerinde kalmaması için ne yapılması gerekiyor?
Ticaret Kanunu'nun şirketlere ilişkin kısmında 22 tane yönetmelik var. Bu yönetmeliklerin büyük bir kısmı Türkiye'nin ilk defa uygulamaya koyacağı yönetmelikler. Mesela bunlardan bir tanesi, Denetçinin Denetlenmesi Yönetmeliği'dir. Bugüne kadar denetçi yoktu zaten. Yani Türkiye anonim şirketlerinin denetçisi yoktu. "Murakıp" dediğimiz şahıslar vardı. Ama bunlardan hiçbir mesleki kalite aranmıyordu. Onun için abartmıyorum çünkü gerçek böyledir; 50 yıl süreyle Türkiye, patronunun eniştesini, kayınbiraderini, tanıdık bir doktor arkadaşını v.s. denetçi olarak seçmiştir. Bu şahıslar yıl sonunda kapalı şirketlerde "Şirketin bütün hesapları kanunlara uygundur" diye bir satırlık denetçi raporu vermiştir. Bu denetçi raporu da muteber bir rapor olarak alınmış ve evraklar arasına konmuştur. 50 yıl süreyle kapalı şirketler böyle denetlendi. Şimdi gerçek anlamda bir denetim geliyor.

YENİ YÖNETİM KURULU
* Ne demek gerçek anlamda denetim?
Bir, denetim tahsili yapmış, "Uzman Denetçi" dediğimiz meslek sahipleri denetlemeyi yapacaktır. İki, bu şahıslar şirkete tamamıyla yabancı, şirketten bağımsız kimseler olacaktır. 'Uluslararası denetleme standartları' dediğimiz bir kodes var; gayet teferruatlı kurallar. İşte üçüncüsü, denetçiler denetlemeyi bu esaslara göre denetleyip, raporlarını buna göre vereceklerdir. Dört, bir üst kurul denetçilerin denetlemeyi bu şekilde yapıp yapmadığını da denetleyecektir. Bu denetleme sürekli denetimdir, yani 'rapor verme denetimi' değil. Denetleme, denetçinin bütün denetleme dokümanlarını, çalışmalarını, kendi internet sitesine koyması esasına dayanmaktadır. Yani hiç kimse denetlemesini kendi defterinde, dosyalarında tutamaz. Orda da farklı bir şey söylemiyoruz ama bunu muhakkak surette denetçiyi resmi bir internet sitesine aksettirecektir.

SÃœREKLÄ° DENETÄ°M
* Yani kamuoyuna açıklayacak...
Kamuoyuna değil kamuoyuna açıklamıyor, yalnız üst denetim kurulu bu denetçinin sitesine erişim hakkına sahiptir. Ben giremem mesela, siz de giremezsiniz, yalnız o denetçi oraya girer. Bu erişim hakkı ne sağlıyor? Bu erişim hakkı bir, denetçinin bütün evrakı oraya koymasını sağlıyor. İki, denetçinin sürekli denetim yapması mecburiyetini ortaya koyuyor. Yani şirkete sadece sene sonunda gelip iki, üç gün bir şeylere bakıp bir şey hazırlamasını istemiyor. Böyle ay ay, hafta hafta, adım adım denetlemesini istiyor. Çünkü denetçiler buraya gidip, bu şirketin veya şahsın ne yaptığına bakıyorlar. Eğer hiçbir şey göremezse o denetçinin azlini isteyecektir. Bu internetten denetim, bilişim hakkı denetim 2009 yılına kadar bütün AB'ye merkezi olarak gelecek ve üyelik müzakereleri yapan bizim için de bu geçerli kılınacaktır. Bunun için bizim şimdiden bunu yapmamız lazım. Bu Ticaret Kanunu işte bunu getiriyor. Burada yatırımcının, potansiyel yatırımcının, alacaklının, müşterinin, tedarikçilerin ve şirkette menfaati olan işçiler başta olmak üzere herkesin çıkarı için yapılan bir denetleme var. Bunun şimdi organizasyonunun yapılması lazım. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bunun yönetmeliğini bu esaslar dahilinde hazırlıyor.

Davalar doğrudan patrona açılacak

"YENİ kanunda şirketler topluluğunu düzenledik. Şirketler topluluğunun içinde ve dışında kalan pay sahipleri var. Burada amaç, bu hakim ortakların dışında kalan ortakların menfaatlerini korumak. Bunu yaparken bugünkü sistemden farklı olarak sorumluluk davasını bugünkü bağlı şirketin yönetim kuruluna değil, ana şirketin yönetim kuruluna açtırıyoruz. Bugünkü kanun benim aleyhime bir yolsuzluk durumu varsa yönetim kuruluna dava açmamı öngörüyor. Halbuki yeni sistemde bu işi planlayan tepedeki hakim şirketin kendisine veya yönetim kuruluna dava açtırıyor. Kararı aldıran zaten tepedeki insan, patron, en üst yönetim kurulu. Kanunda bunun adı bağlı yönetim kurulu. Bu bağlı yönetim kuruluna hiç dava bile açtırmıyoruz. Çünkü söyleneni yapmazsa işini kaybeder. Ben onunla niye uğraşayım? Bunlar kolektif aklın, AB'nin kanunları."
Şirket birleşmelerine karşı yeni kanunun tutumu nasıl?
Bir grup şirketi var kârlı, bir grup şirketi var zararlı, ikisini birleştirdiler ve zararı mahsup ettiler. Bu arada kârlı şirkette temettü bekleyen pay sahipleri var. Kâr gittiği için temettü de bitti. Şimdi Ticaret Kanunu bu birleşmeyi engellemiyor. Ama temettü alacağı olanın hisse senetlerini gerçek değerinden alınması zorunluluğunu getiriyor. Burada gerçek değer üzerinde durmamız lazım. Gerçek değer bilanço değeri. Eğer gerçek değeri borsa değerinin üzerindeyse gerçek değer üzerinden olması lazım. Yargıtay, karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerin baz alınmasına karar verdi. Yani davanın açıldığı tarihteki değil, karara en yakın tarihteki değer. Davada karar vermeden evvel hakim özel bir bilirkişi tayin edip şirketin gerçek değerini tespit ettirir. Demek ki küçük pay sahibini kanun böyle koruyor. Yalnız birleştirme kararı değil hakimiyetin kullanılması sonucu alınmış ve hissedarlara zarar verici bir karar varsa ki bu birleşme, bölünme ve tahvil çıkarma olabilir. Tahvil çıkarır, bir şirketin elindeki fonu başka bir şirketine aktarır. O haller tasarıda sayıldı. İhaleye sokturmayabilir. Bu hakimiyetin kötüye kullanılmasıdır. Şirketi kefil yaptırabilir, garanti verdirebilir, üzerine borç aldırabilir, üretim birimlerini durdurabilir. Yabancı şirketler çok yapıyorlar. Seni ithalat merkezi haline getirmek, başka yerdeki mallarını buraya satmak için üretim merkezini kapattırabilir. Türkiye'de bu olaylar oldu. Bütün bu olaylarda "Kayıpların telafisini sağla" diyoruz. Bu bir tazminat davası olabileceği gibi telafi başka türlü de sağlanabilir. Bunu yaptıramıyorsak "Benim hisse senetlerimi satın al" diyebilirim.
Yargı süreci nasıl işleyecek? Cezalar ne olacak?
Yargı süreci şu. Denetçi, "Bunların muhasebeleri kanunlara uygun olarak tutulmadı" veya "Denetçisi rapor vermekten kaçındı" diye bir rapor vermişse yönetim kurulu bu raporu aldığı tarihte istifa edecek ve genel kurulu toplantıya çağıracak. Bir ay içinde genel kurul toplanacak ve istifa yürürlüğe girecek. Ondan sonra o yönetim kuruluna, genel kurul sorumluluk davası açacak. Cezai hükümlerin uygulanıp uygulanmayacağı, raporda ceza kanununu ihlâl edip etmediğine bağlı. Ama hukuki sorumluluk var. Demek ki genel kurul buna gözlerini kapayamaz. Kapadığında ise bu şirket ne kâr dağıtabilir ne de herhangi bir mali karar alabilir.

* Yani bu mekanizmayı çalıştırılmadan şirket adım atamaz...
Hiçbir şey yapamaz, kâr yok ki. İşletmeye ilişkin ödeme yapamaz, ona buna para veremez. Onun için kısa bir süre içerisinde gerçeği ortaya koyan raporu getirmesi lazım. O şirketin de biraz evvel söylediğimiz muhasebeyi kurması lazım. Bu sistemin organizasyonu önemli. Bu da kolayca gerçekleşmeyecek. Benim tahminim şu ki, birçok şirketle ilgili ilk yıllarda "Denetlenemez" raporlar çıkacak. Bugüne kadar bu çıkmadıysa denetlenmediği için çıkmadı. Bunun Maliye'ye çok büyük yardımı olacaktır ve bu mekanizmayı kurabilirsek kayıt dışında azalma meydana gelecektir
SABAH

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.