Sosyal Medya

KÃœLTÃœR&SANAT

Osmanlı'da kölelik nasıl gelişti, kim, neden kaldırdı?

Eski Türklerden beri Türk sosyal hayatında Kölelik Kurumu'nun varlığı bilinmektedir. Ilunlar'dan başlayarak köle kullanımı giderek yaygınlaşmış, Tobalarda ve Kora kavimlerinde köle kullanıldığı kaynaklarda yer almıştır. Özellikle yazılı belgelerde kölelerle ilgili kayıtlar, araştırıcdar tarafından ortaya çıkardmıştır.



Türklerin Islâmiyeti kabulünden sonra, bu dinin getirdiÄŸi tolerans ile kölelik, sosyal hayatta daha bir yaygınlık kazanmış, özellikle Osmanlılarda saray ve çevresinin raÄŸbeti ile iyiden iyiye bir kurumlaÅŸma özelliÄŸi kazanmıştır.
 
Osmanlıların kuruluÅŸundan sonra devlet, geniÅŸleme politikası gereÄŸi hem sınır boylarında akınlar düzenlemeye baÅŸlamış hem de uzun seferler gerçekleÅŸtirmeye yönelmiÅŸtir. Bunun sonucu elde edilen ganimetler arasında savaÅŸ esirleri de önemli bir artış göstermiÅŸtir. Bu esirler genellikle devlet ve saray hizmetinde kullanılmaya baÅŸlanmış, bir kısmı da esir pazarlarına çıkarılmıştır. Bundan ötürü de imparatorluÄŸun deÄŸiÅŸik merkezlerinde esir pazarları kurulmaya baÅŸlanmıştır.
Osmanlı sosyal hayatında köleliÄŸin yerleÅŸmesinde, Fatih döneminde kurulan Harem'in büyük rolü olmuÅŸtur. Arkasından cariyelik kurumu hızlı bir geliÅŸme göstermiÅŸtir.2 Bunun sonucunda da gerek sarayda gerek saray dışında cariyelerle evlenme geleneÄŸi yerleÅŸmeye baÅŸlamıştır.
Köle elde edilmesi ise birkaç kaynaktan gerçekleÅŸiyordu. Bunların başında savaÅŸ ganimeti olarak alman esirler geliyordu. Onu, insan avcılığı izlemeye baÅŸladı. Hediye verme ve ticaret de ayrıca köle elde edilmesinde önemli bir yol olarak kendini göstermektedir.
 
Kölelik kurumu, Osmanlı sosyal hayatında yerleÅŸir ve yaygınlaşırken kendine özgü birtakım kuralları da birlikte getiriyordu. Özellikle "Esir pazarları", "Esir alım satımındaki tutum ve resmî iÅŸlemler", "Esirlere yapılan davranışlar", "Esirlerin gördüÄŸü eÄŸitim ve kullanıldıkları yerler" bu kurumun en belirgin unsurları olarak karşımıza çıkmaktadır. Osmanlı sosyal hayatında böylesine kurumlaÅŸan kölelik, zaman zaman da tepkilerle karşılaÅŸmıştır. Bu kuruma il k tepki II . Osman ile gerçekleÅŸir. II . Osman, sarayda yerleÅŸen cariyelerle evlenme, hatta "Harem-i hümayun"u kaldırma giriÅŸiminde bulundu.
 
PadiÅŸahların Türk kızları ile evlenmesi geleneÄŸini yerleÅŸtirmek için önce Åžeyhülislâm Esat Efendi'nin kızı ile evlendi. Daha sonra ikinci evliliÄŸini Pertev PaÅŸa'nın kızı ile yaptı. Fakat onun attığı bu adım, daha sonraki padiÅŸahlar tarafından devam ettirilmedi, gene Harem yeniden canlandırıldı. 3 Ä°kinci tepki, Tanzimat ile kendini gösterdi. Bunda biraz da dünya devletlerinin bu kuruma aldığı tavır ve onların zorlamasının da payı vardır. Nitekim, 3 Kasım 1839'da ilân edilen Hatt-ı hümayun'da insan eÅŸitliÄŸine büyük önem veriliyordu, padiÅŸah bunu ÅŸu sözleri ile dile getiriyordu: ".. . tebaa-ı saltanat-ı seniyyemizden olan ahâli-i islâm ve milel-i sâ'ire bu müsâ'adât-ı ÅŸahanemize bilâ-istisnâ mazhar olmak üzere can ve ırz ve namus ve mal maddelerinden hükm-i ÅŸer'î iktizâsmca kâffe-i memâlik-i mahrûsamız ahâlisine taraf-ı ÅŸahanemden emniyet-i kâmile verilmiÅŸ..." 
 
 
Öte yanda, Hatt-ı hümayun'un ilân edilmesinde büyük rol oynayan Mustafa BeÅŸit PaÅŸa da sadareti yıllarında bu konuya eÄŸilmekten geri kalmamış, eÅŸitliÄŸin korunması, güçsüzlerin gözetilmesi ve özellikle esir pazarlarının kaldırılması yolunda birtakım giriÅŸimlerde bulunmuÅŸtur. 
 
Aslında köklü bir geçmiÅŸi olan böylesine bir kurumu, öyle birden bire kaldırmak kolay iÅŸ deÄŸildi. Nitekim bu yolda atılan adımlar yavaÅŸ yavaÅŸ semeresini vermeye baÅŸladı, biraz da bu iÅŸi zaman halletmeliydi. Öyle de oldu. Her gelen padiÅŸah, bu konuda birtakım kararlar aldı ve uygulamaya çalıştı.
 
KöleliÄŸin kaldırılması hareketine devam eden Sultan Abdülmecid, 1847'de "meclis-i vükelâ"daki bir toplantıya katıldı ve üserâ-yı zenciyye ticaretini yasakladığını bildirdi. Bu kararını irade-i sereijje'ler ile pekiÅŸtirmeye çalıştı. BaÅŸbakanlık ArÅŸivi'ndeki irade-i hâriciyye'de kayıtlı 1888 nolu irade, zenci ticaretini kesinlikle yasaklıyordu. Aynı y ıl (1847) Üsküdar esir pazarı da resmen kaldırılıyordu. 6 Tanzimat sonrasında atılan bu adımlar, bir süre sonra biraz yavaÅŸladı. Bununla birlikte, dünya devletlerinin bu kuruma karşı aldığı tavır, daha da ağırlaÅŸmaya baÅŸlamıştı. Osmanlı devleti onların bu tutumuna ilgisiz kalamazdı.
 
Nitekim 1856 Paris AntlaÅŸması ile Osmanlı devleti, Avrupa Milletler Cemiyeti'ne girmiÅŸ ve bu antlaÅŸma ile de zenci köle ticaretinin kaldırılması kararını onaylamıştı. Ayrıca köle ticareti ile uÄŸraÅŸanları sıkı bir denetlemeye tabi tutacağını, kölelere âzâdhk verileceÄŸini taahhüt etmiÅŸ ve buna iliÅŸkin sözleÅŸmeler de yapmıştı. 7 Dünya devletleri ile yapılan bu antlaÅŸmalar sonucu 1855'te ÇerkeÅŸ köle ticaretinin yasaklanması resmen duyurulmuÅŸ ve 1857'de de zenci köle ticaretinin yasaklandığı yeniden ilân edilmiÅŸti. Bu konuda Trablusgarp, BaÄŸdad, Bursa valileri ile Basra Körfezi'ndeki Osmanlı donanma komutanlıklarına kesin emirler gönderiliyordu.
 
Mısır valisi Said PaÅŸa'ya da Sudan ve HabeÅŸistan'dan alınarak Mısır'da satılan zenci kölelerin âzâd edilmesi ve bu iÅŸle uÄŸraÅŸanların cezalandırılmaları konusunda talimat veriliyordu. 8 Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu, köle ticaretinin yasaklanması ve esir pazarlarının kaldırılması yolunda kararlar alırken zaman zaman da bu kararlara aykırı davranışlara da giriyordu. Nitekim, 1264 (1848) tarihli ik i irade, bunu açıkça gösteriyor. Birincisinde Trablus vahÅŸinin gönderdiÄŸi köle ve cariyelerin yol giderlerinin karşılanması karara baÄŸlanırken ötekisinde ise Ä°stanbul'a ulaÅŸan kölelerin listesi veriliyordu. 
 
Bir baÅŸka olay ise 1860 sonrasında Rus baskınından kaçan Çerkeslerin Trabzon ve Samsun çevresine yerleÅŸtirilmesi, bunların bakımsızlık yüzünden orada esir pazarları kurdurularak satılmasıdır.!0 Bununla birlikte Osmanlı yönetimi, Tanzimat'la birlikte önem verdiÄŸi köleliÄŸin kaldırılması konusuna, biraz da dünya devletlerinin empoze etmesi ile ciddiyetle eÄŸilmeye devam etti. Üstelik 2.8.1890'da toplanan ve "kölecilik aleyhtarlığı" olarak nitelenen Brüksel Konferansı'na da katıldı. Burada alınan kararları resmen benimsedi. Böylelikle imparatorlukta mevcut esir pazarları, yavaÅŸ yavaÅŸ ortadan kalkmaya baÅŸladı. 1908 MeÅŸrutiyeti'nden önce ÇerkeÅŸ Ä°ttihad ve Teâvün Cemiyeti, saraydaki Çerkes kızlarının çıkardmasmda Elena kahramanı Deli Fuad PaÅŸa'dan yardım ister.
 
Fuad PaÅŸa, II . Abdülhamid ile dargındır. Ancak bu konuda Ä°ngiliz elçiliÄŸi müsteÅŸarı Fiç Moris'i araya sokar ve kızların saraydan çıkarılmasını saÄŸlar. Bununla birlikte PaÅŸa, bu kızlar adına üzüntülerini belirtmekten de geri kalmaz. Çünkü o kızların saraydaki durumları oldukça iyidir. Bu düÅŸüncelerini o ÅŸöyle dile getirir: ".. .
 
Oradaki kızlar babalarının evinden ziyade emniyettedirler. Adamın (Abdülhamid'in) bu cebhesi böyle saÄŸlamdır. Bizden bir teklif vuku bulur bulmaz, emin olun derhal bunları çıkarır. .. Sonra bu kızlar ziyan olmasın. Ortalarda kalırlar diye korkarım" Aslında Deh Fuad PaÅŸa'nın bu sözlerinde gerçeÄŸin payı büyük, Saray hayatına alışan bu kızların birden bire dışarıya çıkarılması, kimsiz olanlarının yeniden esir simsarlarının eline düÅŸmesini kolaylaÅŸtırabilirdi. Gene de, ÇerkeÅŸ kızları saraydan çıkarıldı. Çıkmak istemeyenler de oldu. Onlar, Yıldız'ın loÅŸ odalarında alıştıkları hayatı benimseyenlerdi. Ancak, imparatorluÄŸun son bulması ve Türkiye Cumhuriyeti'nin saray geleneklerini kesinlikle ortadan kaldırması, kölelik ku-, rumunun Türk sosyal hayatından yavaÅŸ yavaÅŸ kaybolmasını saÄŸladı.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.