Sosyal Medya

Fetullah Gülen ve Cemaatinin Karanlık Yüzü

Fetullah Gülen ve Cemaatinin Karanlık Yüzü



Bu okullar ABD-Türkiye iÅŸbirliÄŸinde, ABD nin adım atmak istediÄŸi ya da kesin yerleÅŸmek istediÄŸi yerlerde "öncü karakol" olarak görev yapmaktadır. EÄŸitim dilleri "Ä°ngilizce" , Türkçe "seçmeli dil" olduÄŸu halde, "bu okullar yolu ile Türk kültürü" yayılıyor yalanı söylenmektedir. Okulların eÄŸitim dilinin "Ä°ngilizce" olduÄŸu MEB'nda arÅŸivde mevcuttur. Hatta bu arÅŸivlerde "ABD devlet görevlilerine verilen 'Resmi Görevli-CIA' pasaportlu" kiÅŸiler olduÄŸu gerçeÄŸi vardır.

Laik-Antilaik çatışmanın tırmandırılarak, "Ä°slam"a bir darbe daha vurma peÅŸinde olan AB-D, Fetullah Gülen’e ait okulları teÅŸvik etmekte, onun için sempozyumlar düzenlemekte, Ä°ngiliz hükümetince"Ä°ngiliz Kültürüne Katkı Ödülü" verilmekte, ABD'de "Dünya barışına hizmet" ettiÄŸinden dolayı "AraÅŸtırma" tezleri hazırlanmaktadır.

Tamamen reklama dayalı, Türk’ün vicdanını aldatmaya dönük organizasyonlarla, Türk Milletine karşı oynamaktadırlar. "Türkçe Olimpiyatı" düzenleyebilmek için, Dünyanın dört bir yanına dağılmış bu okullarda ”Türkçe EÄŸitim“ yapılması icap eder.“Seçmeli Türkçe” ve özel yetiÅŸtirilmiÅŸ çocuklar ile "Türkçe Olimpiyatı" yapmak, akıllıca hazırlanmış senaryonun parçasıdır.


Amerikalı görevli Graham Fuller Zaman Gazetesi ile yaptığı bir röportajda bakın neler diyor?
-------------------------------------------------------------------------------

Aynı gazetede yazdığım arkadaÅŸlarıma cevap yazmak farz oldu. Bu en son yapmak istediÄŸim hareket olmakla birlikte. Gülen hakkında (mesnetsiz) konuÅŸmayı kul hakkı olarak gören Süleyman Özışık ve ideolojik gözlük taktığımı, inancı aÄŸzıma yakıştıramadığım için Gülen hakkında yazdığımı ve ırkçı olduÄŸumu ( hem de Yahudiler gibi) söyleyen Murat Ä°lkter beylere cevap hakkım doÄŸmuÅŸ oldu böylelikle.

Made In Fetullah Gülen hareketine karşı yazdığım her satırda, yapmam gerekeni yapıyorum. Åžer odaklar hakkında yazabilmek için "davranışlarına" bakılır. "RüÅŸvetin belgesi mi olur" dense de, bu grubun bıraktığı izler ortadadır. Ezbere konuÅŸmuyorum.. Bu örgütü ve benzerlerini yıllarca izleyen, Ä°slam baÅŸta olmak üzere Ä°slam’ın koruyucusu Türk Milletine yaptıkları tahribatı görerek susmanın bana yakışmayacağını söylüyor ve kendimi "dilsiz ÅŸeytan" olarak görmemek adına yazıyorum.

Önce birkaç kiÅŸi diyor ki, nüfusta "Fethullah Gülen" yazan birine niçin "Fetullah" diyorsunuz?

Cevap: Doğduğunda kulağına ezanla okunmuş olan adı "Fetullah" tır..

(Bu sahtekarın gerçek Nüfus müdürlüÄŸünde kayıtlı ismi, Fetullah’tır; biz de bunu vurgulamak için sürekli FeTTullah deyip durduk. 30,01,1986 yılında Ä°zmir Nüfus MüdürlüÄŸünden, deÄŸiÅŸme sebebi ile aldığı 3881 kayıt no'lu kimliÄŸinde ismi FeT-ullah' tır. Daha sonra adına bir H harfi ekleyip, Allah'ın fetihçisi anlamına gelen Fet-H-ullah'a dönüÅŸtürerek saf insanlar üzerindeki etkisini arttırmaya çalışmıştır (Ergun Poyraz, Fetullah' ın Gerçek Yüzü, s.26, Nisan 2000)

Fetullah müritleri yolu ile uçurulma iÅŸini de bizzat kendi yüklenmiÅŸtir:

"Birgün bu arkadaÅŸlardan biri rüya görüyor. Hatice validemiz kapının dışında. Efendimiz de içerde oturuyor. Ders yaptığımız bu dört-beÅŸ kiÅŸiyi kastederek Hatice validemiz, efendimize: ‘Ya Resulullah’ bunlar ‘Bizden hoÅŸnut musun Ya Resulullah’ diye soruyorlar diyor. Ve Efendimiz’den cevap geliyor: ‘Evet hoÅŸnudum. Hele birisi, hele birisi!...’ diyor." Dikkat edilirse, Fetullah, tevazu göstermekten de geri kalmamakta; burada sözü edilen “hele birisi”nin kendisi olduÄŸunun anlaşılmasını okurlara bırakmaktadır" (Bizzat okuduÄŸum F.Gülence yazıldığı iddia edilen ÅŸiÅŸirme kitaplarından birinde- Adını hatırlayamadım.)

Kul hakkı mı alıyorum?

Binlerce yıllık Türk-Ä°slam diyarında "Müslüman"ın papaza ön yargısını yıkan ve onu savunmasız bırakan bu ekip, "Vatikan’ın üçüncü bin yılda Asya’yı "HıristiyanlaÅŸtıralım" vizyonunun aciz kulu baÅŸlarında olmak üzere çalışmalar sürdürmektedirler. Kuran ayetlerini "Yahudiler" lehine deÄŸiÅŸtirecek kadar da acımasızdılar. "Yahudiler hakkında ki hükümlerin günümüz Yahudilerini" kapsamadığını söyleyerek, "kuran" hükmünü deÄŸiÅŸtirenler hakkında konuÅŸanları, "kul hakkı alıyorsun" diye suçlamaya bakıyorum da, "Allah’ın kullarının aldatılmamasına vesile oluyorum." diyorum.

Fetullah ekibini yine onların yayını Zaman gazetesinin bir haberi ile anlatalım:

“Gülen'e akademik mercek” –30.4.2001 (Ali H. Arslan-Washington)-Zaman Gazetesi

Georgetown Üniversitesi'nde 26-27 Nisan tarihlerinde yapılan'Ä°slami Moderniteler: Fethullah Gülen ve ÇaÄŸdaÅŸ Ä°slam' konulu uluslararası konferansta birbirinden ilginç tebliÄŸler sunuldu

Gülen olgusunu farklı boyutlarıyla bilim merceÄŸi altına yatıran tebliÄŸlerin kısa birer özeti ÅŸöyle: Vatikan Dinlerarası Diyalog Bakanı Peder Dr. Thomas Michel'in tebliÄŸ konusu 'Bir eÄŸitimci olarak Fethullah Gülen' idi.. Fethullah Gülen'in eserlerinde serd edilen eÄŸitim prensipleri ve bunların okullarda nasıl tecessüm ettiÄŸini anlatan Michel, Gülen'in 'tarihsel geçmiÅŸiyle bütünleÅŸmiÅŸ ve geleceÄŸe zekice hazırlanan' bir nesil yetiÅŸmesine vesile olduÄŸunu söyledi.”

Bu yazıdan ne anlamalıyız? (Tamamına eriÅŸmek için Zaman gazetesi arÅŸivine bu tarihe bakılabilir.)

· Ä°slami modernite: Saptırılıp, kontrol altına alınma iÅŸlemi

· ÇaÄŸdaÅŸ Ä°slam: Siyonizmin kontrolünde ki Ä°slam.

· Önce Işık evlerinde “Risaleler” ile amel eden ve Fetulah’ı Mehdi (Halife) gibi gören, emre amade, “Altın Nesil” olduÄŸuna inandırılan“Sorgulama yetisinden mahrum” gençliÄŸin yetiÅŸtirilmesi.

· Bu gençliÄŸin, ABD’nin emri Fetullah’ın iÅŸareti ile Dünya’nın çeÅŸitli yerlerinde “Karın tokluÄŸuna” konuÅŸlandırılmaları.

· Åžakirtlerin “geleceÄŸe zekice hazırlanması”

· Fetullah okullarına kabul edilen öÄŸrencilerin “Ä°ngilizce eÄŸitim“ ile kültürlerinden koparılması, geleceÄŸe Batı emperyalizmi yandaşı devlet görevlisi olarak formatlanması.

Bu okullar ABD-Türkiye iÅŸbirliÄŸinde, ABD’nin adım atmak istediÄŸi ya da kesin yerleÅŸmek istediÄŸi yerlerde “öncü karakol” olarak görev yapmaktadır. EÄŸitim dilleri “Ä°ngilizce”, Türkçe ”seçmeli dil” olduÄŸu halde, “bu okullar yolu ile Türk kültürü yayılıyor” yalanı söylenmektedir. Okulların eÄŸitim dilinin “Ä°ngilizce” olduÄŸu MEB’nda arÅŸivde mevcuttur. Hatta bu arÅŸivlerde “ABD devlet görevlilerine verilen Resmi Görevli-CIA pasaportlu” kiÅŸiler olduÄŸu gerçeÄŸi vardır.

Laik-Anti laik çatışmanın tırmandırılarak, “Ä°slam”a bir darbe daha vurma peÅŸinde olan AB-D, Fetullah Gülen’e ait okulları teÅŸvik etmekte, onun için sempozyumlar düzenlemekte, Ä°ngiliz hükümetince ”Ä°ngiliz Kültürüne Katkı Ödülü“ verilmekte, ABD de “Dünya barışına hizmet” ettiÄŸinden dolayı "AraÅŸtırma" tezleri hazırlanmaktadır.

Tamamen reklâma dayalı, Türk’ün vicdanını aldatmaya dönük organizasyonlarla, Türk Milletine karşı oynamaktadırlar. “Türkçe Olimpiyatı” düzenleyebilmek için, Dünyanın dört bir yanına dağılmış bu okullarda ”Türkçe EÄŸitim“ yapılması icap eder.“Seçmeli Türkçe” ve özel yetiÅŸtirilmiÅŸ çocuklar ile “Türkçe Olimpiyatı” yapmak, akıllıca hazırlanmış senaryonun parçasıdır.

Amerikalı görevli Graham Fuller Zaman Gazetesi ile yaptığı bir röportajda bakın neler diyor?

“Batı, Fethullah Gülen gibi örnekleri görünce çok umutlanıyor. Çünkü Gülen, modern devlet ve toplumda Ä°slam’ın nasıl bir rol oynaması konusunda geniÅŸ bir vizyonu temsil ediyor.”

Peki kim bu Graham Fuller? F.Gülen’in Müslüman yaptığı bir Amerikalı mı? ..Hayır efendim , bu kiÅŸi ünlü bir CIA görevlisidir.

Fetullah Gülen’e verilen görev ile öncelikle içinde bulunduÄŸu toplumu arkasına alması saÄŸlanarak, geçmiÅŸte halifeliÄŸin Türklerde olduÄŸu gerçeÄŸi de kullanılarak, ”Tahrif edilmiÅŸ" Kuran ile “Ä°slam Dünyasını” kontrol altına almaktır. “Modern devlet de Ä°slam’ın alacağı rol”ün senaryosunun ise Washington’ca yazıldığını söylemek için “kahin“ olmaya gerek yok sanırım. (Unuttukları gerçek Kuran-ı Kerim’in bizzat Allah tarafından koruma altına alındığıdır.)

“Sözde Kürdistan”da kurulan iki Gülen kolejinin eÄŸitim dili“Ä°ngilizce”dir. Bu okulların yine ABD nin teÅŸvik ve onayı ile kurulduÄŸu pek tabidir. Burada ki okulların varlığını bizzat “nurcu”kanat, “barış köprüleri” kuruyoruz açıklaması ile duyurmuÅŸtur..“Sözde Kürdistan”ın temelinde “Binlerce Türk Vatandaşının“kanı vardır. Uluslararası arenada her cepheden sarılan Türkiye Cumhuriyetinin topraklarını bölmeye yönelik PKK hareketinin, askerlerini oluÅŸturduÄŸu “Israkürt” devletinde “okul kurmanın”vicdani açıklaması nedir? Binlerce askerimi ÅŸehit eden, “Kürtçü unsurun” yapılandığı K.Irak topraklarında ki “sözde devletin“nihai hedefleri arasında “G.DoÄŸumuz“ da var iken, hangi mantık bu okulları bana “Barış Köprüsü” olarak kabul ettirebilir?

Sovyetler BirliÄŸinin kendi derdine düÅŸtüÄŸü, dağılma günlerinde, Türkçesi Türk Cumhuriyetlerinden çekildiÄŸi yıllarda, ABD'nin icazeti- Türkiye’nin kefaleti ile Fetullah Gülen okulları buralarda hızlı bir ÅŸekilde açılmaya baÅŸladı. Kozadan çıkan“ÅŸakirtler” , “altın nesil” olmanın gurur ve ÅŸuuru ile ABD'ye yol açmaya gittiler.. Aynı dönemde Türkiye’de baÅŸlayan PKK terörü ile Türkiye Cumhuriyeti ve insanın dikkati, Türk Devletlerinden çekilmesi de saÄŸlandı. Böylelikle, bağımsızlıklarına kavuÅŸan bu devletlerdeki tek önemli yapılanma “Amerikan Kolejleri “ oldu.

Türkiye’de eÄŸitim dilinin Ä°ngilizce olduÄŸu “Anadolu Liseli” ve üniversiteli gençlerimizin “kendi kültürüne yabancı” olarak yetiÅŸtiÄŸi gerçeÄŸini, aradan geçen onca zaman sonra yakın gözlemlerim neticesinde belirtiyorum. Çocuklarımızı “Ä°ngilizce eÄŸitim“ yolu ile Türk Milletinden koparmışlardır. Anadili ile eÄŸitim yapılmayan ülkelerin sadece “sömürgeler” olduÄŸunu hatırlatmaya gerek var mıdır?

“Amerikan Yüzyılı” projesi sadece "Amerikalı askerle”kurulmayacaktır. YandaÅŸ siyasetçi, medya, aydın ve cemaatler stratejik ortağın neferleri olarak yola çıkarılmıştır.

Fetullah Gülen cemaatinin yayın organı Zaman Gazetesinde on yıl baÅŸyazarlık yapan, yazdığı kitapla Gülen’i “Anadolu Müslümanı'nın lideri” konumuna yükselten Fehmi Koru’nun“Bilderberg”e katılması az mı bir iÅŸtir? Dünyayı kendi lehlerine deÄŸiÅŸtirmek isteyen “Küresel-Siyonist baronların” kontrolünde, sadece hizmetkarların çaÄŸrıldığı bir organizasyondur. Güvenlik tedbirlerinin abartılmasında “Dikkat çekme ve güç gösterisi”hâkimdir. Katılımcılara, döndüklerinde ki “görevleri” verilir. Burada konuÅŸulanlar kesinlikle açıklanamaz. Fehmi Koru, Bilderberg’e“gazeteci” sıfatı ile deÄŸil, Gülen örgütü içindeki “etkin kiÅŸilik”olması sebebi ile çaÄŸrılmıştır.

Bilderberg’de “konuÅŸulanları yazıyorum“ saçmalığına “uzaktan kumandalı cemaat” ve Gülen’in kimliÄŸinden habersiz temiz Anadolu insanı inanır.

Fetullah Gülen’in "onursal baÅŸkanı" olduÄŸu, Gazeteciler ve Yazarlar Vakfınca hazırlanan, “Diyalog ve HoÅŸgörü” toplantıları ile sadece“Müslüman’ın” gönlüne gönderme yapılmaktadır. Dünya Barışı için yola çıktıklarını söyleyen bu grubun seyircileri sadece “Müslüman“kitledir. “Ä°slam”ı din olarak kabul etmeyen, Hz. Muhammed’i ÅŸair, Kuran-ı Kerim’in de onun eli ile yazıldığını söyleyen Papaz ya da Hahamlar ile neyin diyaloÄŸu yapılmaktadır?

15-18 Nisan 2000 tarihinde Urfa ve Ä°stanbul’da yapılan“Uluslararası Halil Ä°brahim Sempozyumu"nda neler yapılmıştır?

· Haham, Papaz ve hoca imal edilen “sırat köprüsün”den geçirilerek, son dinin Ä°slam olmadığı vurgusu yapılmıştır. (Elinin beÄŸendiÄŸini seç göndermesi yapılmıştır. Ä°slam gelene kadar elbette ki önceki dinler geçerlidir. Ä°slam’ın gelmesi ile diÄŸerlerinin geçerliliÄŸi kalktığı halde bu düzenekler ile Ä°slam’ın aklı niçin karıştırılıyor? )

· "Ortak ata Ä°brahim" denilerek, Hıristiyan ve YahudiliÄŸinde benimsenebileceÄŸine vurgu yapılmıştır.

· Çift dinli olunabileceÄŸinin örneÄŸi Lester’in ÅŸahsında verilmiÅŸtir.

Avrupa’nın göbeÄŸinde binlerce Müslüman-BoÅŸnak’ın katliamında, Afganistan ve Irak’ta hala süren katliamlara sessiz kalışları ile destek veren Vatikan – Kudüs hattı ile neyin diyalogu yapılıyor?

Vatikan ve Yahudiler, “Ä°slam dinini“ kabul ettiÄŸini resmen açıklamadan yapılan bu toplantılar “misyonerlik çalışması”olmaktan öteye geçemez.

“Amerika ile iyi geçinmezseniz iÅŸinizi bozarlar. Amerika’nın bize yarım arpa kadar sadece bizim menfaatimize desteÄŸi yoktur. Buna raÄŸmen ÅŸurada bulunmamıza izin veriyorsa, bu bizim için bir avantajsa, bu avantajı saÄŸlıyor demektir."(Fethullah Gülen Ä°le New York Sohbeti- Nevval Sevindi) diyerek doÄŸruyu söyleyen Fetullah Gülen’e niçin inanmıyorsunuz?

“Amerika ÅŸu andaki konum ve gücüyle bütün dünyaya kumanda edebilir. Bütün dünyada yapılacak iÅŸler buradan idare edilebilir. Amerika hala bu dünya gemisinin dümeninde oturan bir milletin adıdır." (s.6- N.Sevindi- F.Gülen ile New York Sohbeti) diyen Gülen yalan mı söylüyor diyorsunuz? (ABD ye tam teslim olmuÅŸ görüntü çizilen bu satırların sahibi, hangi Ä°slam için çalışır diye sormak hakkımız deÄŸil mi?)

"Amerikalılar istemezlerse kimseye dünyanın deÄŸiÅŸik yerlerinden hiçbir is yaptırmazlar. simdi bazı gönüllü kuruluÅŸlar dünya ile entegrasyon adına gidip dünyanın deÄŸiÅŸik yerlerinde okullar açıyorlarsa, bu itibarla, mesela Amerika ile çatıştığınız sürece bu projelerin gerçekleÅŸtirilmesi mümkün olmaz." (s.8- N.Sevindi- F.Gülen ile New York Sohbeti) diyen Gülen, ABD'den habersiz “yaprak dahi kımıldamaz” mesajını kendisi vermiyor mu?

Bunlar aradan çekilen ya da uydurulan sözler deÄŸildir. Kitabın tamamı okunduÄŸunda da bu manalar çıkmaktadır.

Ä°çinde bulunduÄŸumuz çağı “Amerikan Yüzyılı“ yapmak için yola çıkmış, öncelikle Ä°slam coÄŸrafyalarında kan döken stratejik ortağın,“Müslüman Fetullah Gülen ve ekibine!” izin vermesini hangi mantık kabul edebilir? George W. Bush Müslüman mı olmuÅŸtur? Ki Fetullah ekibinin önünü açsın. K.Irak’ta “Ä°lan edilmek“ için geri sayıma geçen, Ä°srail’den sonra ikinci çıbanbaşı olmaya hazırlanılan“Sözde Kürdistan”daki okulların ABD “himaye ve kontrolü”dışında olması mümkün müdür? “Normal prosedürdeki ”Türk okulunu”, normal ÅŸartlarda“ PeÅŸmergeler ‘olası Devletlerinin’içinde yapılandırırlar mı?

"Amerika daha uzun zaman dünyanın kaderinde çok önemli rol oynayacaktır. Bu realite kabul edilmeli. Amerika gözardı edilerek ÅŸurada burada bir iÅŸ yapılmaya kalkılmamalı." (s.7- N.Sevindi- F.Gülen ile New York Sohbeti) diyen F.Gülen, icazet almadan yani ABD gerçeÄŸini kabul etmiÅŸ, “hakiki manada inanmış!” bir insan olarak Washington’a entegre olduÄŸunu daha nasıl açıklayacaktır?

Fetullah Gülen sadece vitrindir. Nasıl ki Türkiye’nin zengini diye geçen bir takım kiÅŸiler “Türk kimliÄŸi“ taşıyan paravanlarsa, F.Gülen’de ayni öyledir. Ä°slami coÄŸrafyalarda “Türk”e yakınlık duyulması (Halifelik ve adalet sebebi ile), M.Fetullah Gülen’in ABD tarafından yaratılmasına vesile olmuÅŸtur. Stratejik ortak, Gülen vesilesi ile tüm cemaati kontrol altında tutmaktadır , diyen rahmetli HablemitoÄŸlu’na katılıyorum.

“Yönetim sisteminde, kâinat imamından, düz müride kadar inen hiyerarÅŸik sıralama önem taşımaktadır. ABD için hiyerarÅŸinin sadece tepesini kontrol altında tutmak yeterlidir, çünkü cemaat disiplini nedeniyle tabanda sıkıntı yaÅŸanmayacaktır. Oysa, ulus-devlet yapılanması içinde sömürüye dur diyenler her zaman var olacaktır, dolayısıyla da hedef ülkeye yönelik her yatırımının maliyeti ve riski yüksek olacaktır. ABD'nin tarikatlara öngördüÄŸü modelde, önemli olan hiyerarÅŸinin tepesinde yer alan tek karar vericiyi ve veliahtlarını-varislerini sımsıkı kontrol altında tutabilmektir. Bu modelde, hocaefendinin yanısıra, kıta imamları ülke imamları ve de az sayıdaki danışman ABD'ne (CIA) muhataptır." ( N.HablemitoÄŸlu)

Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı organizasyonu, ”Abant Platformları”,”Sivil inisiyatif - her görüÅŸten insanın yer aldığı oluÅŸum" olarak tanıtılması yalandır. OluÅŸumun çekirdeÄŸinde ve yönetiminde “belli kiÅŸiler” yer alır. DeÄŸiÅŸenler sadece, adlarını kendi menfaatleri için kullandıkları, Türk Milletinin önem verdiÄŸi kiÅŸilerdir. KonuÅŸulacak konular hatta sonuç bildirgesi önceden hazırdır. Katılımcılardan konuÅŸup bunu sonuç bildirgesine yazdırması (amaçlanan neticenin dışında) mümkün deÄŸildir. Batı emperyalizminin Türkiye Cumhuriyetinden istediklerinin sivil inisiyatif olarak, iÅŸte halkta istiyor adı altında, “hükümetlerce”yapılamasının önünü açmaktır. Bilderberg’in yerlisidir.

Yapılan Abantlarda ÅŸimdiye kadar sonuç bildirgesine yazılanlardan örnekler, yorumlarınıza açıktır efendim:

1- Vahiy’in akla hitap etmesi gerçeÄŸinden yola çıkılarak, Ä°slami problemlerde “salt aklın“ kullanılabileceÄŸi, çaÄŸdaÅŸ çözümlerin bulunulabileceÄŸi, (1. Abant)

2- Atatürk’ün “Hakimiyet kayıtsız, ÅŸartsız milletindir”ifadesindeki milletin Türk Milleti deÄŸil siyasi irade olduÄŸu kabul edilmiÅŸtir. Böylelikle bu sözün içi boÅŸaltılmıştır. Kabul edilen bu hali ile “Türk Milletinin” Anadolu’da hakimiyeti yoktur denmektedir. (1. Abant)

3- Türk Milletince kutsal görülen “Devlet” inancı için “Kutsal devlet” yoktur, sivil inisiyatif vardır. ( 1. Abant)

4- Mevcut merkeziyetçi hantal, bürokratik yönetim yerine, yerel topululukları, il, ilçe, belde ve köy düzeyinde sisteme ortak eden, katılımcı yönetimi, üniter devlet anlayışı içinde yapılandıracak bir idari reform gerekmektedir. (3. Abant- Yerel yönetimler yolu ile öncelikle G.DoÄŸunun fedarasyon yapısına geçiÅŸi)

5- Ülkenin sivil bir anayasaya ihtiyacı olduÄŸu, Ä°slam'ın demokratik-hukuk devletinin önünde bir engel olmadığı vurgulandı (3. Abant - Sivil anayasa denilen Türkiye’de yaÅŸayan tüm kimliklerin ortaklaÅŸa anayasası- Ä°slam..Hangi Ä°slam? Gülen’in başını çektiÄŸi “Kontrol altında ki Ä°slam" modeli mi?)

6- Prof. Dr. Tunçay ve Prof. Dr. Öktem, Abant benzeri toplantıların demokratik duyarlılığı artırdığına dikkat çektiler; 4. Abant'ta anayasanın tartışılmasını önerdiler. ( 3. Abant)

7- ÇoÄŸulculuÄŸu gözeten bir uzlaÅŸma, toplumsal sözleÅŸmeye dayanan yeni bir anayasada ifadesini bulmalıdır. Bu husus, toplumun farklı kesimlerinin eÅŸitlik statüsünde bir araya gelerek…(4. Abant- Türkiye’yi Türkler kurdu diyen anayasa yerine, barış için‘Türkiye’yi Kürt, Gürcü, Çerkez, Rum, ermeni, Yahudi, Kürt..vb etnik kökenler kurdu' demek)

8- UzlaÅŸmayı hedefleyen çoÄŸulculuk anlayışı ve farklı kimliklerin birarada yaÅŸaması her kimliÄŸi ve kültürü zenginleÅŸtirebileceÄŸi gibi; onların etkileÅŸimine ve deÄŸiÅŸimine de imkan saÄŸlar.(4. Abant)

9- ModernleÅŸme adına homojen bir toplum yaratma çabaları kabul edilemez;… Türkiye'nin, bütün vatandaÅŸlarına ve her toplumsal kesime eÅŸit mesafede duran, bütün farklılıkların kamusal alanda temsil edilmesini mümkün kılan bir devlet anlayışına ihtiyacı vardır..( 4. Abant)

10- ÇoÄŸulculuk ve uzlaÅŸma ile ilgili olarak alınan bu kararların hayata geçirilebilmesi için, eÄŸitim ve öÄŸretim, Türkiye'nin sosyo-kültürel gerçeklikleri doÄŸrultusunda, sivil toplum örgütlerinin katkılarıyla yeniden düzenlenmelidir.(4. Abant)

11- KüreselleÅŸme, devletin geleneksel iÅŸlevinde bazı deÄŸiÅŸiklikler meydana getirmektedir. Ancak, ulus devletler bu süreçte temel aktörler olarak varlıklarını yeni ÅŸartlar çerçevesinde sürdüreceklerdir.(5. Abant)

12- Tarihi-kültürel deÄŸerleri, toplumsal dinamikleri ve coÄŸrafyası dikkate alındığında, Türkiye’nin yersiz korku ve kaygılarından kaynaklanan içe kapanma eÄŸilimlerini bir kenara bırakarak, küreselleÅŸmeye kendinden emin olarak ve cesaretle yönelmesi ve olumlu katkılarda bulunması mümkündür..( 5. Abant)

13- Türkiye’nin küreselleÅŸme sürecine katılmasının önemli aÅŸamalarından birisi Avrupa BirliÄŸi’dir. Esasen bu, Türkiye’nin genel yönelimine uygun bir hedeftir. Bu süreçte, Türkiye’nin varlık ve çıkarlarını gözeten bir anlayışla üyelik için gerekli hazırlıkların yapılması uygundur.( 5. Abant)

14- Toplantının bilimsel koordinatörü Prof. Dr. Mehmet Aydın bugüne kadar tartışılan konuların hep birbirinin devamı ve tamamlayıcı nitelikte olduÄŸunu anlattı.(5. Abant)

15- Ä°slam’la demokrasi arasında çeliÅŸki yoktur. Küresel güvenin pekiÅŸmesi için Ä°slam ülkelerinde demokratikleÅŸmenin gerekliliÄŸine inanıyoruz..(6. Abant)

16- Savaşı engellemenin ve barışı egemen kılmanın önemli bir esası barışçı bir zihniyetin yerleÅŸtirilmesi ve insanların barışa yönelik olarak eÄŸitilmesidir… Bunun için sivil alanın geniÅŸletilmesi, sivil toplum örgütlerinin geliÅŸimine müsait zemin oluÅŸturulması, elitlerle toplum arasındaki iletiÅŸim sorunlarının giderilmesi gerekmektedir.(6. Abant)

17- Genellikle uluslararası düzenlerin savaÅŸlardan sonra kurulduÄŸu ve galiplerin kuralları koyduÄŸu bir vakıadır. Bu kez olup-bitmiÅŸ bir savaÅŸtan sonra kurulacak düzenin yeni çatışmalara yol açmayacak esaslara dayalı olarak kurulması gerekmektedir. (6. Abant)

18- 11 Eylül sonrası, oldukça hassas hale gelen (veya getirilen) ve adeta “Müslüman paranoyası”na sevk edilen Avrupa kamuoyunda Ä°slam’ın, barışı, sevgiyi ve hoÅŸgörüyü emreden yönü hiç mi hiç bilinmemektedir. Bu nedenle, Johns Hopkins Üniversitesi iÅŸbirliÄŸi ile 19-20 Nisan’da Washington’da gerçekleÅŸtirilen Abant Washington Toplantısı, bu eksikliÄŸi gidermek amacıyla organize edilmiÅŸtir. ( 7. Abant)

19- Daha önce de belirttiÄŸim gibi, Osmanlı deneyimi, sandığımızın, takdir ve/ya teslim ettiÄŸimizin ötesinde demokrasi filizi için toprağı hazırlamıştır…. Ä°slam ile birlikte: ModernleÅŸme ortamında dinin mütalaa ve yorumlanmasına iliÅŸkin diyalojik iliÅŸki. Öyle bir diyalojik iliÅŸki ki, modernleÅŸmeyi hem kalıp, hem de içerik olarak etkilesin!... Son onyıllar içinde “ orta yol “ reformculuk özellikle geliÅŸmektedir. Bu yeni oluÅŸum, bir bakışla hem liberal ve modernisttir; fakat bir baÅŸka açıdan da kadim dinsel ılımlılığın temel dokusuna sadıktır. Evet, “ dine raÄŸmen çaÄŸdaÅŸlaÅŸma“yı reddetmektedir…..Bir mütevazı uyarı yapmak istiyorum. Demokrasinin ya da kendi semavi dini deÄŸerlerimizin faziletlerinden bahsederken onları bir ÅŸekilde tekelimize alacak kıskançlıkla davranmamalıyız. Kur’an’ın “maruf“ hükmüyle yüzyıllardır öÄŸrettiÄŸi deÄŸerler baÅŸka kültürlerin de geleneÄŸinde ve uygulamalarında yok mudur? Bunlar sadece Hıristiyanlığa ya da Yudeo - Kretien kültüre veya Ä°slam’a özgü (münhasır) deÄŸillerdir. Hepimize aittir…( 7. Abant- Mehmet Aydın’ın açış konuÅŸması)

20- 7 Abant’ın ABD ye taşınması üzerine..dış politika alanında Washington’ın en prestijli mekanlarından biri olan Johns Hopkins Üniversitesi Ä°leri Uluslararası AraÅŸtırmalar Bölümü’nde (SAIS) gerçekleÅŸtirildi. Anladığımız kadarıyla SAIS bir nevi lisansüstü eÄŸitim merkezi olup, elan dekanlığını ünlü CIA uzmanı, Japon asıllı Francis Fukuyama yapmaktadır. Kendisinden önce buranın dekanı Paul Wolfowitz…(Mehmet DurmuÅŸ)

21- Atatürk’ün ‘muasır medeniyet’ ve ‘yurtta sulh, cihanda sulh’hedeflerine kenetlenmiÅŸ, iç ve dış sorunlarını çözerek uluslararası camiayla daha fazla entegre olmuÅŸ, komÅŸularıyla barışık, Avrupa BirliÄŸi ile bütünleÅŸmiÅŸ, ABD ile dostluÄŸunu pekiÅŸtirmiÅŸ, NATO’da yerini muhkemleÅŸtirmiÅŸ, demokrasi, laiklik ve Ä°slam’ın en güzel yorumlarıyla taçlanmış bir Türkiye, medeniyetler arasında köprü kurmaya daha iyi namzet teÅŸkil edecektir..(7. Abant-F.Gülen)

22- Abant toplantısı ve kararları bütün dünyayı ilgilendiren ABD'nin baÅŸkentini mekân olarak kullanıyor. Burada konuÅŸulanlar bir yolunu bulup muhataplarına ulaÅŸabilirse, global köyün bütünüyle sahipsiz olmadığını onlara hatırlatabilir... Zaten, toplantının Washington'da yapılmasıyla amaçlanan da bu. Bakalım Abant kokusu Washington'u etkisi altına alabilecek mi? (Taha Kıvanç(Fehmi Koru), 21 Nisan 2004 - Yeni Åžafak)

23- "Türkiye'nin AB'ye ÜyeliÄŸi Sürecinde Kültür, Kimlik ve Din" (3-4 Aralık 2004, Brüksel) Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Mütevelli Heyeti BaÅŸkanı Hüseyin Gülerce, farklı din, dil, kültür ve geleneÄŸe sahip olmalarına raÄŸmen Türkiye ve Avrupa'nın entegrasyonunun güzel neticeler verebileceÄŸini kaydetti. (8. Abant)

24- Katolik Kilisesi'nin Ä°talya ve Ä°spanya'nın demokratikleÅŸmesinde önemli rol oynadığını anlattı. Broglio, “Neden Türkiye'de Müslümanlık böyle bir rol oynamasın?” sorusunu yöneltti. (8. Abant)

25- Ä°sveç'in Ä°stanbul BaÅŸkonsolosu Ä°ngmar Karlsson, ‘Avrupa Ä°slamı'kavramını ele aldı. Karlsson, Ä°slam'ın Avrupa'nın bütünleyici bir parçası olduÄŸunu belirterek çok yakında “Batı Ä°slamı”ndan bahsedileceÄŸini söyledi..(8. Abant)

26- Atatürk’ün gösterdiÄŸi “muasır medeniyet” hedefi Avrupa BirliÄŸi vesilesiyle yeni bir noktaya gelmiÅŸtir… Önceki hükümetlerle baÅŸlayan, ÅŸimdiki hükümetle zirveye ulaÅŸan AB reformları için ilgili her kurum ve kuruluÅŸun gösterdiÄŸi gayret takdire layıktır…(8.Abant-F.Gülen’den mesaj)

27- 9. Abant Toplantısı: "EÄŸitimde Yeni Arayışlar" (1-3 Temmuz, Erzurum) eÄŸitimle “Dünya vatandaşı” yetiÅŸtirilmelidir.. EÄŸitimin bu yeni hedefi için, eÄŸitim kurumları yeniden yapılandırılmalıdır denmektedir.

28- Evrensel barış için Türkiye’de bulunan; Gürcü, Kürt, Rum, Ermeni, Çerkez, BoÅŸnak vb..ların eÄŸitimi önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır.

29- ÇoÄŸulculuÄŸu kabul etmiÅŸ, içinde ki toplumluklara yönelik, sosyolojik verilerine bakarak oluÅŸturulan eÄŸitimle bölge dünya barışına katkıda bulunmak gerekir. Bölge barışına katkıda bulunmak için Ä°srail politikalarını da kabul ederek, ayni zamanda dünya barışına katkı saÄŸlanmalıdır. (9. Abant)

30- EÄŸitim merkezden deÄŸil, her grubun kendi inisiyatifi doÄŸrultusunda olmalıdır. Türkiye milli devlet deÄŸil ve milli eÄŸitim deÄŸil, yöresel, kendi inisiyatiflerinde eÄŸitim gerçekleÅŸtirilmelidir. Bunun içinde bir an önce yerel yönetim yasası çıkmalıdır.(9. Abant)

31- EÄŸitim temel bir haktır. Bu hak kılık, kıyafet, etnik, dinsel, cinsel vb. gerekçelerle engellenmemeli; toplumsal, kültürel eÅŸitsizlikler giderilmeli ve diÄŸer halkların anadil de eÄŸitimleri baÅŸlatılmalıdır.(9. Abant)

32- Yurt dışındaki Türk okullarının Türkçenin ve Türk kültürünün yaygınlaÅŸtırılması konusundaki baÅŸarılı deneyimlerinden istifade edilmelidir. (Türkiye Cumhuriyeti’nin yurt dışındaki okulları hangisidir? Bahsedilen okullar Fetullah Gülen’in okullarıdır. Toplantıda Millî EÄŸitim Bakanı H.Hüseyin Çelik’te vardır.) (9. Abant)

Amerikan Yüzyılı için yola çıkmış “Ä°nançlı” görünümleri ile bu müfreze, “Türkiye, Türk Milleti” ya da daha genel anlamı ile“Ä°slam alemi” için mi çalışmaktadır?

"Abant Platformu, Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın DüÅŸünce KuruluÅŸudur.” Åžeklindeki ifadeye ve Dinlerarası diyalog çalışmaları için kullanılan paranın büyük kısmının Amerikan Ulusal Demokrasi Fonu (NED) tarafından finanse edilmesine bakarak, buradaki sonuçlarında stratejik ortak tarafından kaleme alındığını söyleyebilir miyiz?

Son olarak, Gülen Cemaatini yine kendilerinden dinleyelim diyorum:

“Fethullah Gülen sürekli olarak diyalogdan ve hoÅŸgörüden söz ediyor. Bence bu kavramların, görünenin ötesinde anlamları var. Mesela ÅŸöyle: Gerçek dünyada diyalogun karşılığı “pazarlık”, hoÅŸgörünün karşılığı ise “centilmence rekabet”tir. (Ä°lk buluÅŸtuklarında Fener Rum PatriÄŸi Bartholomeos’un Heybeliada’daki Ruhban Okulu’nun açılması için Gülen’den destek istediÄŸinde, Gülen’in Selanik’te bir Atatürk Lisesi açılmasını tavsiye etmesi, Gülen’in gerçekçi ve yaman bir pazarlıkçı olduÄŸunu gösterir.) Ayrıca içine kapanık Müslümanları, küreselleÅŸen dünyada Hıristiyanlarla “dinî rekabete açmıştır.“ (Hüseyin Gülerce, Zaman, 07.01.2005-Yükselen DeÄŸer “ Gülen Hareketi”)

Åžimdi sözü tekrar ben alayım:

Bu söylem, yaman pazarlık mıdır, emperyalizme teslimin kamuoyunca yadırganmasının önüne geçme operasyonu mudur?

Ruhban Okulu, 1971’de 'Özel Yüksekokulları Kapatan Kanun'un yürürlüÄŸe girmesiyle kapanmıştır. Devletin denetiminde olmak ÅŸartı ile Özel okulların açılması gündeme geldiÄŸinde, Patrikhane “Devlet kontrollü eÄŸitimi” kabul etmemiÅŸtir. Ä°stedikleri, “Vatikanvari”devlet içinde devlet olmak projesini hayata geçirmektir. “(N.Kavcar–Heybeliada Ruhban MYO- 4 Aralık 2005)

Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz .

GeçmiÅŸte ve günümüzde yapılanlar ortadadır. Bu sebepten cemaatin tamamına “Fetullah Gülen hareketi” deÄŸil, “Fetullah Gülen Harekatı” demek daha yerinde olur düÅŸüncesindeyim.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.