Sosyal Medya

EKONOMÄ°

HES Sayısı 150?den 70?e İnecek

TTSO Başkanı Suat Hacısalihoğlu ile yatırımcı gözüyle HES?lere baktık. Hacısaliholğu Trabzon?daki 150 projenin büyük bir çoğunluğunun uygulanabilir olmadığını belirterek HES sayısının 60-70?e ineceğini söyledi.



Yatırımcının da bir insan olduğunu ve o kadar masrafı arasında çevreye yapacağı küçük bir miktarı esirgemeyeceğinin altını çizen Hacısalihoğlu kendilerinin çevrenin bekçisi olduğunu ifade etti. Ülke kaynaklarının verimli ve dengeli olarak kullanılmasının önemine değinen Hacısalihoğlu HES?ler ile enerji nakil hatlarının da yenileneceğini söyledi. Satır aralarında daha önemli birçok not var?

TTSO Başkanı Hacısalihoğlu yatırımcının rantabl olmayan yatırıma yönelmeyeceğinin altını çizerek Trabzon?daki 150 kadar projenin birçoğunun uygulanabilir olmadığını söyledi.

Muharrem MERMERTAÅž:  Bölgemizde son zamanlarda sayıları artan HES?lerin Trabzon ve bölge ekonomisine enerji, istihdam veya diÄŸer katkıları nelerdir? Fayda-maliyet açısından bakıldığında HES?ten elde edilen fayda mı daha fazladır çevresel maliyeti mi?

Suat HACISALİHO?LU: Öncelikle böyle bir yayıncılık yaparak toplumu aydınlattığınız için teşekkür ediyoruz. Sorunuza cevap vermeden önce kısa bir ön bilgi vermek istiyorum. Birkaç hafta önce Antalya?da Dünya Verimlilik Kongresi yapıldı. Bu kongrenin en önemli sonucu, yenilenebilir kaynakların http://takagazete.com/uploads/salioli.jpgön plana çıkarılmasıdır. Bütün dünyanın üzerine durduğu şudur. Bunları dikkate bölgemize baktığımızda enerji su ve gıdada neredeyiz diye bakalım. Bölgemiz enerji yönünden özellikle su yönünden bir potansiyele sahip. Malum su olabildiğince var. Ancak gıda yönünden oldukça geriyiz. Elimizdekilerden verimli ve en iyi şekilde yararlanmalıyız. Su ve enerjiyi en verimli nasıl kullanabiliriz.

Karadeniz bölgesindeki HES?ler ub yöntemlerden biridir. Bölgede 300 civarında Trabzon?da 140-150 civarında proje var. Ancak şu bir gerçek ki ilk başta müracaat edilen bu projelerin tamamı yapılabilecek bir durumda değil. Yapılan fizibilite çalışmaları bazı projelerin uygulanabilir olmadığı ortaya çıkmaktadır. Doğal olarak Trabzon?daki HES?lerin sayısı belki 60-70 taneye inecek. Bunun da nedeni şu: Sadece HES yapmak yetmiyor.

Bazılarının entenkonnekter yapımı gerektiğinden maliyetleri çok fazla olduğundan bazıları yapılmayacak. Bölgemizdeki HES?ler belli bir şekliyle adetsel bazda yüksek de gözükse çok da fazla yüksek değil. AB ülkelerine baktığımız zaman oralarda 100 KW?ya kadar bütün sular verimli bir şekilde kullanılıyor. Bizde henüz o seviyeye inilemedi. Biliyorsunuz yenilenebilir enerji öz kaynaklarımızdır. Sudur, güneştir, rüzgardır. Dolayısıyla her ülke bu kaynaklarını verimli bir şekilde kullanmaktadır. Bizde 3-4 MegaWatta kadar kullanılıyor.

Bölge ekonomisine katkısına bakarsak, gerek yatırım yönünden gerekse işletme yönünden kalkınmada çok büyük rol oynayacağını söyleyebiliriz. HES?ler devlet tarafından yapılsaydı uzun yıllar alacaktı. Özel sektör kısa zamanda yaptı. Devletin 10-15 yılda yaptığını özel sektör 3-4 yılda yapıyor. Devletin kaynakları kısıtlı olduğundan özel sektör uluslararası sermaye ile birlikte bu sorunu kısa zamanda çözmektedir.

Faydalarından bir diğeri de vergidir. Özellikle devlet gelir vergisi olarak yüzde 20?sini hemen almaya başlıyor. Cebinden tek kuruş çıkmadan devlete bir gelir geliyor. Bu çok önemli. Diğer taraftan devlet kendi sistemini yenilemek açısından da HES?ler çok önemli. Çünkü enerji nakil hatları çok kötü. Enerji nakil hatlarının büyük bir kısmı HES?ler ile yenilenecek.

Ortaya çıkan şudur HES?ler her vadide trafo merkezi kurularak uluslar arası enterkondektör kurarak bölgenin ihtiyaçlarına cevap verecek.

Muharrem MERMERTAŞ: HES?lerde üretilen elektrik enerjisinin tahmin edilen su miktarının olmayışı sebebiyle hesaplananın altında bir düzeyde olacağı yönünde iddialar var. Sizin yaptığınız çalışmalarda böyle bir gözleminiz oldu mu?

Suat HACISALİHO?LU: Başta da söylediğimiz gibi bu konularda insanlarımızı bilinçlendirmemiz gerekir, bilgilendirmemiz gerekir. Daha önceki yıllarda uluslar arası belli bir hesaplama yöntemleriyle ve raporlara göre belli bir cansuyu bırakılacağı bildirilmişti.

Buna göre de fizilibilite raporlarında bunlar değerler koymak suretiyle hesaplanmıştır. Cansuyu değil o bölgede değirmenler veya içme suyu varsa onların da suyunun bırakılması öngörülmüştü. Bütün fizibilite raporlarına bunlar işleniyor.

Cansuyu hesapları yapılırken hesaplama dışına çıkıldı ve son olarak da DSİ tarafından bir hesaplama yapılarak yatırımcılara bir taahhütname imzalatıldı. Bunda da son 10 yılın ortalamalarının yüzde 10?unu bırakma olarak gerçekleşmiştir.

Muharrem MERMERTAŞ: Cansuyu konusu çok tartışılıyor. HES?i yapanların yeterli cansuyunu bırakmadığı veya bırakmayacağı iddia ediliyor. Bu konudaki görüşleriniz nelerdir?

Suat HACISALİHO?LU: O konunun teknik boyutu şu şekilde yatırımlar yapılmadan önce fizibilite çalışmalarında iki değer var; su miktarı ve yükseklik. Su miktarına bakarsak devletimiz bu ölçümlerihttp://takagazete.com/uploads/santral.jpg yaptırdı. Bazı yerlerde 30-40 yıllık bazı yerlerde 5-10 yıllık veriler var. Bu verilerin oluşturulması suretiyle yaklaşık bir su debisi hesaplanmıştır.

Yatırımcılar hangi mevsimlerde daha bolsa yatırımlarını oraya yapmaktadır. Örneğin bir vadide bahar aylarındaki su miktarı dikkate alınır. Ona göre işletme kurulur. Zannediliyor ki bu projeler 12 ay çalışacaktır. Aksi taktirde yazın su olmadığı için çalışmayacaktır.

Bu düşünce doğru değil. Yıl biliyorsunuz 8660 saat falandır bu hesaplamalar yapılırken yıllık 4 bin-4 bin 500 saat çalışma yapılacağı hesaplanmıştır. Yani sadece suyun bol olduğu zamanlara göre hesaplamalar yapılır azaldığı zaman da değerlenebilecek sular verimlilik yönünden değerlendirilebilir.

Muharrem MERMERTAŞ: Avrupa?da bu oranın yüzde 40 civarında olduğu söyleniyor?

Suat HACISALİHO?LU: Hayır böyle bir şey mümkün değil! Çünkü bizim literatürümüzde hep dışarıyı taramıştır. Daha önceki hesaplama yöntemi Avrupa standartlarından almıştır ve yüzde 10?un altındadır. Yüzde 10 çok yüksek bir değer. Düşünün ki çok büyük seller geliyor. Bunlar da kayıttan geçiyor. Hepiniz bunları gözlüyorsunuz, belki de yaşıyorsunuz. Ancak yazın o miktar suyu bulmak mümkün değil. Dolayısıyla son 10 yılın ortalamasının yüzde 10?u doğru bir rakam değil. Abartılı bulunmuş bir kural. Ancak devlet bu rakamı koymuşsa bu kurala uyulur ve bunu devlet de kontrol eder. Cansuyu diye tanımlanan son 10 yılın ortalamasının yüzde 10?u bırakılmak zorundadır. Buna söyleyecek hiçbir şey yok.

Bu cansuyunun bırakılıp bırakılmama konusu tartışılan bir konu. Şimdi biliyorsunuz 2003?te bu yasa çıktı, 2007?lerde lisanslar çıkmaya başladı, 2008?lerde inşaatlar başladı, 2010?da çalışmaya başladı HES?ler. Hayata geçen bölgemizde 4-5 tane var. Büyük bir çoğunluğu geride bekliyor. Devletimiz de önce uygulamaları görür. Ona göre de yasaları yönetmelikleri hazırlar.

Cansuyunun denetimi konusunda gerek Çevre İl Müdürlükleri gerek DSİ bölge müdürlükleri su alım istasyonlarının önüne ve arkasına AGİ denilen ölçüm istasyonları kurmaktadır. Bu istasyonda yapılan ölçümler ve alınan veriler uydu aracılığıyla bölge müdürlüklerine bağlanıyor. Bunlar bilgisayarlarda kaydediliyor. Bu yüzde 10 bırakıldı mı bırakılmadı mı diye hesap anında yapılacak. Devlet memuruna dayalı değil.

Memurun kontrolünden çıkmış bir konu. Yılın 12 ayı kayda giren bir sistem. Artık birinin bozması birinin bunu uygulamıyorum demesi mümkün değildir. O teknik sistem santrallerde kuruluyor. Henüz 3-4 tane yapıldı ancak bu şart konuldu ve artık devlet bunları tesislerde arıyor. Dolayısıyla herkes bunu kurmak zorunda. Cansuyunun bırakılmaması konusundaki cezalar da çok çok yüksek. Bu ağır şartlarda da bunun gibi bir davranışta bulunamaz. Bu tereddüdün de insanların kafamızdan kalkması gerekir.

Fransa Kanalizasyondan Elektrik Ãœretiyor

Muharrem MERMERTAŞ: Sadece derelerde değil HES?lerin yapıldığı ve iletim hatlarının geçtiği yerlerde doğaya ciddi zararlar veriliyor. Müteahhitlerin de bu konuda çok duyarlı olmadığı yönünde iddialar var. Köylülerin de şikayetleri var. Bu nasıl asgariye indirilebilir?
 
Suat HACISALİHO?LU: O konu da şöyle gerek enerji nakil hatlarının yapılması sürecinde gerekse santral yapılması, yatay iletim kanallarının yapılması sırasında ormana rastlıyorsa orman kesiliyor. Ormana rastlamıyorsa düz arazide ise zaten bir kesim olmuyor. Ormanla ilgili olan konurda işlem bittikten sonra kabul heyeti gelip tutanaklarına şu kadar ağaç dikeceksin diyor.

Tutmadığı takdirde geçici kabul dediğimiz kabul yarıda kalıyor. Eninde sonunda bunu dikme zorunluluğu var. Yine Orman Bölge Müdürlüğünün ağaçla ilgili ağaç dikme konusunda kendi http://takagazete.com/uploads/anlat.jpgstandartları var. O uygulamayı da gerçekleştiriyor. Burada asıl sorun şu. Bu imalatlar yapılırken çevreye verilen zarar. Çevreye zarar verilirken hepimizin arzu etmediği bir şey. Örneğin bir yol yapacaksın. O yolun hafriyatını götürüp bir yere dökmen gerekiyor.

Yolun altına dökmemelisin. Hepiniz biliyorsunuz bu güne kadar Köy Hizmetleri köylerde yol yapardı. Dozeri koyardı hafriyatı yolun altına döker giderdi. Başka çaresi yoktu. Bugün Karayolları yol yapıyor. Bir bakıyorsunuz müthiş şevler kesiyor. 100 metre, 200 metre şevler kesiyor. Müthiş bir tahribat. Ama bu tahribat olacak diye bu yollar yapılmayacak mı? Ne dedik bu işin başında en verimli bir şekilde bu kaynaklarımızı kullanacağız. Yolumuzu da yapacağız, suyumuzu da kullanacağız, enerjimizi de üreteceğiz, çevremizi de koruyacağız. Önemli olan o dengeyi sağlamak.

Şu bir gerçektir bölgemizde taşların arasından bitki çıkıyor. Bir yıl sonra hemen yeşermeye başlıyor. Bu demek değildir ki tahribat yapılabilir. Biz bunu kabul etmiyoruz. Bizim kabul ettiğimiz, arzu ettiğimiz bir yere tahribat yapmamak. Yaptığın takdirde de mecbur kalmışsan onu en kısa sürede tamir etmek. Doğayı orda tekrar yaşatmak.

Bu çevre hepimizin, bu çevreyi korumak lazım. Bir de şöyle düşünmek lazım bu yatırımcıların zannediliyor ki hep tahribatla uÄŸraÅŸacak. Aslında ollar da insan. Yaptığı ÅŸeyin en güzel ÅŸekilde olmasını istiyor. O kadar masraf yapan o çevreye harcayacak olduÄŸu 3-5 kuruÅŸun hesabını yapmaz. 

O masrafları da gözden çıkarıyorlar zaten. Biraz bekleyip görmek lazım. Çevre açısından sakınca dediğimizde şuna bakmak lazım: Şehrin merkezine bir site yapıyoruz mesela. Kurarken etrafa iş makineleri giriyor, yollar perişan oluyor, hafriyat falan. Ama bitince bakıyoruz ki etraf yemyeşil, ağaçlar çevre düzenlemesi çok güzel. Bu HES?lerde de daha güzel olacak. Bugün bakın Akçaabat Visara?daki (Işıklar Beldesi-1926) HES yeşillerin içinde kaybolmuş tarihi bir yapı.

Hatta bırakın kirliliği güzelliğiyle bile ilgi çekebilecek bir yer. Hepsi öyle olacak ilerde. İkizdere?dekine bakın o da aynı şekilde. Enerjimizi en az seviyeye kadar kullanmalıyız. Avrupalı bugün 100 KW?ye kadar kullanıyor. Fransa kanalizasyondan elektrik üretiyor. Biz elimizde olan değeri koruyarak elde edeceğiz. Hem doğayı koruyacağız hem de enerjimizi üreteceğiz.

Turizm De Olsun Enerji De

Muharrem MERMERTAŞ: Doğu Karadeniz?de enerji yatırımları yerine ciddi turizm yatırımları yapılması halinde çok daha fazla turistin gelmesi sağlanamaz mı? Yatırımcılar bittiğinde devletin alım garantisi sebebiyle HES?lere bu kadar istekli olması kolaycılık değil mi?

Suat HACISALİHO?LU: Şöyle bakmak lazım ortada olan bir değeri en iyi şekilde değerlendirmek lazım. Burada çok güzel bir doğamız var. Burada turizm olayını gündeme getirdiğimiz zaman örneğin sizinle yaptığımız söyleşiden önce 2 turizm toplantısına katıldım. Şehrimizde turizm yatırımlarının nasıl gerçekleşebileceğini konuştuk. Bugün biliyorsunuz şehrimizde ve bölgemizdeki turizm yatırımları olan otellerimiz yazın tamamen dolu kışın ise boştur.

Yüzde 30-40 kapasitede. Kışın da böyle olmasını arz etmiyoruz tabi ki bu yönde projelerimiz de var. Ancak yatırımcı öncelikle rantabl olan projelere yönelir. Dolayısıyla turizm yatırımlarını dikkate aldığımızda piyasanın durumuna göre adım adım gerçekleşeceğini söyleyebiliriz. Bunları oluşturmaya çalışıyoruz. Ancak birisi dursun diğeri yapılsın demek doğru değil.

Turizm yatırımı olarak yapacağınız otellerin enerjiye ihtiyacı var. Bu enerji de burada hazır yanımızda var. Biz otelimizi de yapacağız, doğal güzelliklerimizi de turistlere gezdireceğiz ama enerjimizi de üreteceğiz. Bölgenin ihtiyacını da buradan karşılayacağız. Buradan yapılacak olan enerji yatırımı olsun turizm olsun rantabl olsun ve kazanacağını tekrar bölgemize harcasın istiyoruz.

Dolayısıyla yatırımcı kolayına kaçıyor mantığını bu şekilde anlamamak lazım. Yatırımcı verimli bir yatırım varsa orada vardır. Aksi takdirde hiç kimse bir yatırım yapmaz. Rantabilitesi düşük olan bir yatırımı yapmak mümkün değil. Turizm açısından bölgenin canlanması konusunda özellikle deniz ve doğa turizmi ön plana çıkarılıyor ancak bizce önemli olan tarih turizmidir.

Trabzon?u ön plana çıkaracak olan tarih turizmidir. Trabzon şu anda dünyada yaşayan en eski şehirlerden birisi. Bunu ön plana çıkaracak olan özellikle şehir merkezimizdeki tarihi eserlerimizdir.http://takagazete.com/uploads/santralll.jpg Bunları gün ışığına çıkarmak suretiyle turistlere sunacağız ve bölgeye turist çekeceğiz. Gelecek olan turiste doğal güzelliklerimizi göstermek için de gereken hassasiyeti göstereceğiz. Denizimizi de kullanacağız. Bir taraftan turizme ağırlık verirken de enerji yatırımları ne varsa hepsini ön plana getirmemiz gerekir.

Çevrenin Bekçisiyiz

Muharrem MERMERTAŞ: Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Suat HACISALÄ°HO?LU: Bu konuda herkes hassas davranıyor. DoÄŸrudur. Bu konuda hassas olmak gerekir. Çevreye zarar vermemek gerekir. Ama bir taraftan çevreyi korurken bir taraftan da olan deÄŸerlerimizi de ön plana çıkararak deÄŸerlendirmemiz gerekir. Bu bölgeye yatırım gelmesi gerekir. Bu yatırım da her türlü yatırım olabilir. Bizler zaten bu çevrenin bekçileriyiz. Ama çevre deyince sadece HES?lere bakmamak lazım yine parantez açarak ÅŸunu söyleyeyim. Bugün Maçka vadisinde bölünmüş yol yapılıyor.  Bu önemli bir yatırımdır.

Ama bir taraftan da zarar veriyoruz. Ama yarın o doğaya vermiş olduğumuz zararı düzeltebiliriz. Yine Maçka?dan Torul?a kadar bir ihale yapılıyor şimdi. Bizim en büyük arzumuz Trabzon-Maçka-Torul arasındaki bu yolun bir bölünmüş yol alarak değil de bir otoyol şeklinde yani viyadük ve tünellerle Torul?a kadar gitmesidir. O doğayı daha az tahribatla geçeriz. Biz çevreye böyle bakıyoruz.

Bir taraftan HES?lerin tahribatının ne kadar az olduğunu öne çıkarırken diğer taraftan içmiş olduğumuz suya hangi vadide arıtılmadan kanalizasyon sularının derelere bırakılarak geldiğini hepimiz biliyoruz. Biz çevre olarak biz bu şekliyle çalışmaya proje geliştirmeye gayret ediyor. Bizim çevrecilik anlayışımız köklü çevrecilik anlayışıdır. Bize yakışan da budur. Hepsine bekçilik de yapmak zorundayız. Bekçiliğimizi de yapacağız, yatırımımızı da yapacağız. Son olarak şunu söyleyelim. Bölgemizdeki HES?ler ülkemizin kalkınmasında çok önemlidir. Bölgedeki insanlarımızın geleceğe dönük refah seviyelerin yükselmesinde çok önemlidir.

Özellikle köylerde kurulacak olan HES?lerin o bölgenin ömür boyu ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde yapıldığını da söylemekte yarar var. O bölgedeki insanlarımız zaten çevreyi çok iyi koruyor. Bizler de üzerimize düşen görevi elbette yerine getireceğiz. Bir taratan yatırımcılara gereken yardımı yaparken bir taratan da çevrenin bekçiliğini yapacağız.


Haberin devamı gazeteniz 'da

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.