Sosyal Medya

EKONOMÄ°

Tek Bir Akarsu Satılmadı

Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu ile konuşmadan bu yazı dizisi eksik kalırdı. Eroğlu konunun birinci muhatabı. Sorularımızı yönelttik. O da kendi Bakanlığının penceresinden cevaplandırdı. Özsellikle Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurlu için söyledikleri çok çarpıcı.



Muharrem MERMERTAŞ: Doğu Karadeniz?de yapılan HES?lerin Ayder Yaylası, Sümela Manastırı, İkizdere Vadisi, Kayabaşı Yaylası, Hıdırnebi Yaylası gibi birçok doğal ve tarihi turizm merkezlerini olumsuz etkileyeceği yönünde ciddi kaygılar var. Sizin bu konudaki görüşleriniz nelerdir?

Prof. Dr. Veysel ERO?LU: Bu soruyu cevaplamadan önce ülkemizin enerji meselesine değinmekte fayda var. Ülkemizin su kaynaklarının planlanması ve geliştirilmesinden sorumlu ana yatırımcı kuruluş olan Çevre ve Orman Bakanlığı?na bağlı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, ülkemizde bir damla suyun bile boşa harcanmasının önüne geçecek projeleri hayata geçirme çabasındadır.

Dünyanın yarı kurak bir coğrafyasında bulunan ülkemiz için ?su? hayati önem taşımaktadır. Vatandaşımıza sağlıklı içme suyu temin etmek, hidroelektrik enerji üretmek ve tarım sektörüne sulama suyu sağlamak ülkemiz için vazgeçilmez öncelikler arasındadır.

Türkiye olarak enerjiye 2020 yılına kadar yaklaşık 40.000 MW?lık bir yatırım yapmak, üretim maliyetlerini düşürmek ve enerji arzında dışa bağımlılığımızı azaltabilmek için toplam enerji üretimi içerisinde yerli enerji kaynaklarının payını artırmak ve maliyetleri düşürmek için yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretimi geliştirmek mecburiyetindeyiz. Yenilenebilir enerji kaynakları içerisinde bugün için en avantajlı olan hidroelektrik santralleri bir an evvel gerçekleştirmemiz gerekmektedir.

Ülkemizin teknik ve ekonomik olarak değerlendirilebilir hidroelektrik potansiyeli 130 milyar kilowattsaat olarak hesaplanmıştır. Şu an itibariyle yaklaşık yılda 51 milyar kilowattsaat hidroelektrik enerji üretim potansiyelimiz işletmeye alınmıştır. Bu değer; toplam hidroelektrik potansiyelimizin sadece % 40?ıdır. Dünyadaki duruma baktığımızda ABD hidroelektrik potansiyelin % 86?sını, Japonya % 78?ini, Norveç % 68?ini, Kanada % 56?sını geliştirmiştir.

Ülkemizin kullanılmayan hidroelektrik potansiyelini daha kısa bir sürede devreye sokabilmesi için kamu yatırımları yanında özel sektörün çalışmalarına da ihtiyaç bulunmaktadır. Bu noktadan hareketle 2003 http://takagazete.com/uploads/eroglubeyaz.jpgyılında 4628 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Çerçevesinde Yürürlüğe giren ?Su Kullanım Hakkı Anlaşması Yönetmeliği? uygulamaya konulmuştur. Yönetmelik kapsamında bugüne kadar 24.000 MW Kurulu gücündeki HES projesine müracaat edilmiştir. Bu projeler tamamlandığında yıllık 70 milyar kilowattsaat enerji üretecek ve geliştirilen % 40?lık potansiyel % 90?a çıkarılacaktır. Bu projeler için özel sektörün yatırım miktarı ise yaklaşık 40 milyar dolar olacaktır.

HES projelerini gerçekleştirirken temel politikamız çevrenin korunması ve koruma-kullanma dengesinin sağlanmasıdır. HES projeleri ile hem enerji üretilecek hem de nehirlerimiz akmaya devam edecektir. HES projelerinin nehirleri, akarsuları kuruttuğu iddiası gerçek dışıdır. HES projeleri suyun enerjisinden faydalanarak elektrik üreten yapılardır. Sonrasında tabii hayatın devamını sağlayacak miktarda su, bilimsel esaslara göre nehir yatağına bırakılmaktadır. Hatta ihtiyaç olduğunda suyun tamamı nehir yatağına bırakılmaktadır. Bazı çevreler akarsular ve dereler satıldı şeklinde propaganda yaparak, kamuoyunu yönlendirmekte, toplumu yanlış bilgilendirmektedir. Su Kullanım Hakkı Anlaşması Yönetmeliği ile tek bir akarsuyun satılması söz konusu değildir.

Diğer taraftan HES?lerin çok önemli faydaları vardır. Bunlardan bazıları;

Sel ve taşkınların önüne geçmektedir.
Akarsularla oluşan erozyonu önlemektedir.
Doğu Karadeniz Bölgesi taşkınların yoğun yaşandığı bölgemizdir. Dolayısıyla HES?ler tamamlandığı zaman taşkınlar da önlenmiş olacaktır.
Ülkemiz için elzem olan arz güvenliği ve enerji çeşitliliğinin sağlanmasında en mühim unsurdur.
HES?ler bulundukları bölgenin enerjisini doğrudan ve en ucuz şekilde üretmenin yanı sıra tabiat açısından olumlu faydalar sağlamaktadır.
Yurtdışına çıkmakta olan 25 milyar dolar ekonomiye kazandırılacaktır.
Sanayi canlandırmakta ve özellikle yöre insanının işletmelerde istihdamını sağlamaktadır.
Atık oluşturmadıkları için havası ve çevresi ile temiz bir ortam sağlamaktadır.
Ülkemizde yanan her üç ampulden birine ışık vermektedir.

Doğu Karadeniz?de yapımı planlanan tesislerin bir bölümü küçük hidroelektrik santralleri (KHES) olup, KHES?ler; ırmaklarda, kanallarda ve akarsulardaki akan suda mevcut enerjiyi dönüştürmek suretiyle elektrik üretirler.

Küçük hidroelektrik santraller, daha az maliyetli ve daha düşük çevresel etkiye yol açarlar. Geleneksel baraj projeleri rezervuarda çok büyük miktarda su biriktirmeyi gerektirir. KHES?ler ise büyük miktarda su toplamaya ihtiyaç duymaz ve işte bu sebeple de daha çevre dostu projeler olarak kabul edilirler.

Dünyada başta Çin olmak üzere birçok ülkede küçük HES projeleri geliştirilerek ülke şartlarına uygun oluşturulan modellerle bu projeler hayata geçirilmekte havzaların memba kesimlerindeki su potansiyeli değerlendirilerek kırsal kesim ile dağlık bölgelerdeki enerji ihtiyacı karşılanmaktadır.

Gelişmiş ülkelerin çoğunda küçümsenmeyecek miktarda küçük hidroelektrik santral vardır. Kanada?da http://takagazete.com/uploads/eroglusiya.jpgçok sayıda proje yürütülmektedir. Örneğin Doğu Karadeniz?e benzetebilecek British Columbia?da toplam 1027 MW gücünde KHES yapımı planlanmaktadır. Bölgenin dağlık yapısı ve nehirlerinin zenginliği, KHES projelerinin geliştirilmesi ve test edilmesi için uygun bir hale gelmesini sağlamıştır. Mart 2010 itibariyle yaklaşık 750 nehir akışı değişikliği içeren enerji üretimi maksatlı 628 adet uygulama yeni ruhsat için başvurmuş bulunmaktadır.

Çek Cumhuriyeti?nde turistik Kolin Eyaleti?ndeki Velky Osek Bölgesi?nde üç adet 250 kW?lık bir güç merkezi oluşturmak için çalışmalar devam ederken, İskoçya?da Loch Lomond & Trossachs Milli Parkı sınırları içinde 4 adet küçük hidroelektrik projesinden oluşacak kombine sistem inşa edilecektir. Slovakya?da ise toplam 60 MW kapasiteli yaklaşık 180 KHES projesi bulunmaktadır. Geliştirilebilecek ilave 300 MW?lık bölüm için 250 potansiyel alan belirlenmiştir.

SİT Kararı Yanlıştır

Muharrem MERMERTAŞ: Trabzon Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu?nun İkizdere Vadisi?ni SİT alanı ilan etmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
    
Prof. Dr. Veysel ERO?LU: Trabzon Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu?nun Ä°kizdere Vadisi`ni tabii sit alanı ilan ederken, ilgili kuruluÅŸların görüşü alınmamıştır. Öncelikle DoÄŸa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü ile Özel Çevre Koruma Kurulundan görüş alınması gerekmektedir.  Dolayısıyla kararda usulsüzlük vardır.

Diğer taraftan 2003 yılında Kültür ve Turizm Bakanlıkları birleştirilirken kuruluş kanununda tabiat varlıkları koruma görevi Kültür ve Turizm Bakanlığı görevleri arasından çıkarılmıştır. Nitekim daha önce Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Genel Müdürlüğünün adı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü olarak değiştirilmiştir.

Kültür ve Turizm Bakanlığı Koruma Kurullarında daha çok kültür varlıkları ile ilgili uzman elemanlar bulunmaktadır. Tabiat varlıkları ile ilgili uzman elemanlar ise Bakanlığımız bünyesinde çalışmaktadırlar. Yani tabiat koruma Çevre ve Orman Bakanlığı?nın işidir.

Nitekim Bakanlığımızda; Biyolog, Çevre Mühendisi, Orman Mühendisi, Kimya Mühendisi, Mimar, Şehir Plancısı, Kimyager, Arkeolog, Veteriner Hekim, Ziraat Mühendisi, Gıda Mühendisi, İnşaat Mühendisi, Su Ürünleri Mühendisi, Jeoloji Mühendisi, Meteoroloji Mühendisi gibi dallarda tabiat korumayla alakalı 3.000?in üzerinde uzman çalışmaktadır.

Trabzon Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu?nun İkizdere Vadisi?ni sit alanı ilan etmesi çok yanlış bir karardır. Bu kararın tekrar gözden geçirilmesi ve düzeltilmesi gerekmektedir.

Bakanlıklar Koordinasyon İçerisinde

Muharrem MERMERTAŞ: Doğu Karadeniz Bölgesi?ndeki akarsular üzerinde yapılan HES?ler ile ilgili olarak ilgili bakanlıklardan herhangi bir görüş alışverişi yapılmış mıdır?

Prof. Dr. Veysel ERO?LU: HES projelerinin başvurudan işletmeye alınıncaya kadar olan süreç içerisinde çeşitli işlemler yürütülen bakanlıklar ve işlemler kısaca şöyledir:

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Elektrik İşleri Etüt İdaresi (EİE); projelere ilişkin olarak yapılan ön http://takagazete.com/uploads/ormanbakani.jpgbaşvurunun uygunluğu yönünden incelenmesi ve EİE tarafından geliştirilen projelere ilişkin firmalara tarafından hazırlanan fizibilite raporlarına görüş bildirme.

Çevre ve Orman Bakanlığı DSİ Genel Müdürlüğü; müracaatların alınması değerlendirilmesi, Su Kullanım Hakkı Anlaşmalarının imzalanması.

Çevre ve Orman Bakanlığı Çevresel Etki DeÄŸerlendirmesi ve Plânlama Genel Müdürlüğü;  ÇED süreci.

Çevre ve Orman Bakanlığı Doğa Koruma ve Millî Parklar Genel Müdürlüğü; ÇED süreci.
Çevre ve Orman Bakanlığı Orman Genel Müdürlüğü; Orman izinleri.
İç İşleri Bakanlığı İl Valilikleri; ÇED süreci.
Bayındırlık ve İskan Bakanlığı İl Valilikleri; İmar planları.
İç İşleri Bakanlığı İl Emniyet Müdürlükleri; Patlayıcı madde izinleri.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı; Hat bağlantıları, proje onayları ve kabul işlemleri, enerji alımları.
Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı İl Tarım Müdürlükleri; Toprak koruma raporları.

Genelkurmay Başkanlığı Harita Genel Komutanlığı; harita temini.
Ulaştırma Bakanlığı Karayolları Genel Müdürlüğü, Devlet Demiryolları Genel Müdürlüğü; yol rolekasyonları.

Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür varlıkları, SİT alanları.
Dolayısıyla süreç içerisinde sorumluluk alanları dahilinde görüş alışverişi yapılmaktadır.

Müteahhitler Uyarılıyor

Muharrem MERMERTAŞ: Akarsu havzalarının birçoğunda çok fazla sayıda HES yapıldığı ve bunun doğal dengeyi değiştireceği yönünde ciddi kaygılar mevcuttur. Bunlar ile ilgili bir araştırma var mıdır?

Prof. Dr. Veysel ERO?LU: Çevre ve Orman Bakanlığı ve DSİ Genel Müdürlüğü olarak HES projelerini gerçekleştirirken temel politikamız, çevrenin korunması ve koruma-kullanma dengesinin sağlanmasıdır.

HES?lerin uzun vadeli iÅŸletme periyodunda çevreye olabilecek en önemli etkisi, nehir yatağına bırakılacak su miktarı ile ilgilidir. Bu konuda asgari olarak %10 ÅŸartı getirilmiÅŸtir. Tabii hayatın devamı için mansaba bırakılacak su miktarı, projeye esas alınan son 10 yıllık ortalama akımın en az %10?u olacaktır.  

ÇED sürecinde ekolojik ihtiyaçlar göz önüne alındığında bu miktarın yeterli olamayacağının belirlenmesi durumunda miktar artırılabilecek, mansaptaki diÄŸer teessüs etmiÅŸ su hakları ayrıca ilave edilecek ve kesin proje çalışmaları, belirlenen toplam bu miktar dikkate alınarak yapılacaktır. Nehirde akımın son 10 yıllık ortalamanın %10?undan az olması halinde ise suyun tamamı nehir yatağına bırakılacaktır.  

Diğer yandan HES projelerinin yapım aşamasında binlerce ağacın kesildiği iddiası da sıkça gündeme getirilmektedir. Doğu Karadeniz Bölgesi?ndeki HES projelerinin tamamına yakını tünelli olup sadece tünel giriş-çıkış ağızları ve tesis yerlerinde (santral ve regülatör) sınırlı sayıda ağaç kesilmektedir. Rize ili, Türkiye?nin en fazla yağış alan bölgesinde olup, burada kesilen ağaçların yerine yenileri hızlı bir şekilde yetişmektedirler. Ayrıca şirketler tahrip edilen kısımların inşaat sonrası yeniden ağaçlandırılması konusunda uyarılmaktadırlar.

Ä°nÅŸaat aÅŸamasında çevreye verilebilecek zararlar (hafriyatlar dâhil) hususunda Çevre ve Orman Bakanlığı koordinasyonunda baÄŸlı kuruluÅŸlar çalışmalarını titizlikle sürdürmektedir. Ä°nÅŸaatlar esnasında ortaya çıkan hafriyatın çevresel etkiye sebep olmadan izinli alanlarda depolanması ve bozuk köy yollarında kullanılması saÄŸlanmaya çalışılmaktadır.  

Bütün HES?ler ÇED Sürecinin İçinde

Muharrem MERMERTAŞ: ÇED raporlarının verilmesinde Bakanlığın kolaylık sağladığı iddiaları doğru mudur?

Prof. Dr. Veysel ERO?LU: ÇED, belirli bir proje veya gelişmenin, çevre üzerindeki önemli etkilerinin belirlendiği bir süreçtir. Bu süreç, kendi başına bir karar verme süreci olmayıp, karar verme süreci ile birlikte gelişen ve onu destekleyen bir süreçtir. ÇED?in temel görevi karar vericilerin daha sağlıklı karar vermelerini sağlamak için, onlara, projelerin çevresel etkilerini göstermektir. Bu süreç, yukarıda da bahsedildiği üzere pek çok aşamadan oluşmaktadır.

Enerji üretmek maksadıyla planlanan enerji yatırımına ilişkin dosyanın sunulduktan sonra ÇED Yönetmeliğinde yer alan hükümler doğrultusunda projenin yeri ve konusu da dikkate alınarak ilgili kurum ve kuruluş temsilcilerinden oluşan bir inceleme değerlendirme komisyonu kurulur ve proje; gerek yerinde inceleme ve tetkikle gerekse bakanlıkta yapılan toplantılar marifetiyle çevresel açıdan ele alınır. Hazırlanacak olan ÇED Raporunun kapsamı, hangi başlıklardan oluşacağı, hangi konuların hangi detayda irdeleneceği, ne tür bilimsel, literatür ve arazi çalışmalarının yapılması gerektiği ve raporun hangi meslek gruplarınca hazırlanması gerektiği bu komisyonca belirlenir.

Genel hatlarıyla diğer projelerde olduğu gibi bir HES projesine ait ÇED Raporunda; projenin tanımı ve gayesi, proje konusu yatırımın tanımı, ömrü, hizmet maksatları, önem ve gerekliliği, projenin fiziksel özelliklerinin, inşaat ve işletme safhalarında kullanılacak arazi miktarı ve arazinin tanımlanması, önerilen projeden kaynaklanabilecek önemli çevresel etkilerin genel olarak açıklanması (su, hava, toprak kirliliği, gürültü, titreşim, ışık, ısı, radyasyon ve benzeri) yatırımcı tarafından araştırılan ana alternatiflerin değerlendirilmesi ve seçilen yerin seçiliş nedenleri, proje için seçilen yerin konumu, proje yeri ve alternatif alanların mevkii, koordinatları, yeri tanıtıcı bilgiler, proje yeri ve etki alanının mevcut çevresel özellikleri, önerilen proje nedeniyle kirlenmesi muhtemel olan çevrenin; nüfus, fauna, flora, jeolojik ve hidrojeolojik özellikler, doğal afet durumu, toprak, su, hava, iklimsel faktörler, mülkiyet durumu, mimari ve arkeolojik miras, peyzaj özellikleri, arazi kullanım durumu, hassasiyet derecesi ve bu faktörlerin birbiri arasındaki ilişkileri de içerecek şekilde yapılan açıklamalar, projenin önemli çevresel etkileri ve alınacak önlemler, proje için kullanılacak alan, doğal kaynakların kullanımı, kirleticilerin miktarı, atıkların minimizasyonu, yatırımın çevreye olan etkilerinin değerlendirilmesinde kullanılacak tahmin yöntemlerinin genel tanıtımı, çevreye olabilecek olumsuz etkilerin azaltılması için alınması düşünülen önlemlerin tanıtımı, halkın katılımı toplantısına ilişkin bilgiler, projeden etkilenmesi muhtemel halkın belirlenmesi ve halkın görüşlerinin çevresel etki değerlendirmesi çalışmasına yansıtılması için önerilen yöntemler, görüşlerine başvurulması öngörülen diğer taraflar gibi konular yer almaktadır.

ÇED?in en önemli özelliklerinden biri, ilgili taraflar ve halkın görüşlerinin ve kaygılarının dikkate alınabilmesi için sürece katılım sağlanmasıdır. Gerekli şartlara haiz olmayan projeler için olumlu ÇED kararı verilmesi mümkün değildir. Daha önce kurulu gücü 10 MW?ın altında olan projeler ÇED sürecinden muaf tutulmuşken, 17 Temmuz 2008 tarihinde çıkarılan yeni ÇED yönetmeliği ile kurulu gücüne bakılmaksızın bütün HES projeleri ÇED sürecine alınmıştır. Bu durum, çevreye verilecek olumsuz etkilerin asgari düzeyde tutulması açısından büyük önem arz etmektedir.


Haberin devamı gazeteniz 'da

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.