Sosyal Medya

GÃœNCEL

O Şimdi Dünyada Bir Yerde...

Kazım Koyuncu'yu 5 yıl önce bugün, henüz 33 yaşındayken kaybettik.



Şarkılarla Geçtim Aranızdan

Yönetmen Ümit Kıvanç? tan Kazım Koyuncu belgeseli ?Şarkılarla Geçtim Aranızdan"

Üç DVD' den oluşan üç buçuk saatlik belgesel Kalan Müzik etiketi ile önümüzdeki günlerde piyasada olacak ve geliri Umut Çocukları Derneği'ne bırakılacak..

Yönetmen Ümit Kıvanç, Türkiye?nin ilk Laz-rock müzik grubu Zuğaşi Berepe?nin kurucusu sanatçı / müzisyen Kazım Koyuncu için titizlikle hazırlılıkladığı ?Şarkılarla Geçtim Aranızdan" isimli belgesel filmi tamamladı.

25 Haziran 2005 tarihinde kansere yenik düşen Kazım Koyuncu için sanatçının ailesi ve arkadaşlarının da desteğiyle yönetmen Ümit Kıvanç tamamlanan ?Şarkılarla Geçtim Aranızdan", Kalan Müzik etiketi ile yakında piyasada olacak. CD-DVD satan dükkanlarda bulunacak. Üç DVD' den oluşan ve üç buçuk saatlik filmin geliri Umut Çocukları Derneği'ne bırakılacak..

şarkılarla geçtim aranızdan Kazım koyuncu belgeseli

Önümüzdeki günlerde gün ışığına çıkacak olan belgesel, Kazım Koyuncu?nun doğduğu köy olan Yeşilyurt?ta başlayıp ?Burası da bize memleket oldu? dediği Taksim ve İstiklal?de süren hayatını gözler önüne sererken sesini yeniden dinleyicileri ve sevenleriyle buluşturacak.


Halen kısa film ve belgesel çalışmaları yapan Kıvanç?ın yayınlanmış 8 kitabı, çevirileri ve yüzlerce kapak tasarımı bulunuyor.

Ümit Kıvanç

Ümit Kıvanç belgeselin gelişim sürecini şöyle anlatıyor:

Belgesel sadece Kazım?ı anlatıyor

Filmde de size bunu sadece Kazım anlatacak. Bir belgesel olarak değişik iddialar taşıdığını söylemekten kaçınmayacağım bu filmde, Kazım?ın ardından yapılmış konuşmalar, üstüne söylenmiş sözler falan yok. Sadece kendi konuşuyor, çeşitli dönemlerdeki grup arkadaşlarıyla birlikte çalıyor, söylüyor.

Kazım?le beraber birşeyler yapabileceğimize dair garip bir önsezim vardı

Kazım hastalanmadan kısa süre önce, Viya?nın kapağındaki fotoğrafına bakarken, ?Artık gidip bulayım, tanışayım,? diye düşündüm. Zuğaşi Berepe?den beri uzaktan izliyordum onu. Müziğinde ve müziğinin gelişiminde nelerin beni çektiğini ayrıca anlattım, Kendisiyle yapılan görüşmelerde söylediklerinden, onunla şu ya bu şekilde karşılaşmış insanların anlattıklarından, Kazım?ın kendime çok yakın bulacağım biri olduğuna ve beraber birşeyler yapabileceğimize dair garip bir önsezim, hattâ inancım vardı. Hastalandığını duyduğumda, onu kaybedeceğimize en ufak bir ihtimal vermedim. ?Adamın tedavisi bitsin, telaşı geçsin, öyle gider tanışır, konuşurum,

Ya, sana ne oluyor ki allahaşkına?

Ölüm haberini aldığım gece, o an için elimdeki tek CD?si olan Viya?yı sabaha kadar döndüre döndüre dinler ve ağlarken, durmadan kendime şunları dediğimi hatırlıyorum: ?Tanışmıyordun bile; nasıl olup da bir arkadaşını kaybetmişsin duygusuyla yanıp yakılıyorsun böyle?? Nitekim, bunu izleyen günlerde çok eski bir arkadaşım, ?Ya, sana ne oluyor ki allahaşkına?? dedi.

Filmi yapabilmek için Kazım?ın en yakınındaki insanlarla zaman geçirmeye ve topladığım ses ve görüntü kayıtlarını defalarca izlemeye, dinlemeye başladığım süreçte, onun elbette benim bir arkadaşım olduğuna kuvvetlice inandım. Filmi yapmak için uğraştığım iki yıl boyunca samimiyetimiz ilerledi. Filmi bitirirken, onun ölümüyle sarsılmaya devam ettim.Onun en yakın arkadaşlarından biri filmi izledikten sonra, ?Sanki sen onu çok iyi tanıyormuşsun gibi,? dediğinde, sevineyim mi, gurur mu duyayım, ne yapayım bilemedim. Bunun böyle olduğunu artık biliyorum, ama şaşırmaktan da vazgeçemiyorum.

Çekimlere Pançol?dan başladık

Kazım?ın toprağa verilişinden (27 Haziran 2005) birkaç ay sonra, Kazım?ın yakınlarıyla tanışmaya, ardından malzeme toplamaya, Hopa?da, Pançol?da ve Doğu Karadeniz?de farklı yerlerde çekimler yapmaya başladım.

Birçok insanın VHS, Hi8, V8, DVD, VCD, Betacam, miniDV ve aklınıza gelebilecek her formatta ses ve görüntü kayıtlarıyla çok geniş bir arşiv oluşturdu. Materyalleri aktarıp sınıflandırarak hazır hale getiriyordum. 2006 yaz sonunda, nihayet, filmi yapmaya başladım. Çözülmesi gereken pek çok teknik sorun, verilmesi gereken çok fazla karar vardı. Üstelik, 2,5 saatlik bir film yapmaya niyetliydim ve baştan verilecek her yanlış kararın anlatıma dair, teknik, estetik faturaları pek ağır olabilirdi.

Bu filmde sadece Kazım konuşacaktı. Elime geçen ilk kayıtlardan sonra, bunun hem olabileceğini hem de ortada Kazım?ın bu anlattıkları varken, başkalarının onun hakkında, onun üstüne vs. konuşmasının elbette ikincil kalacağını görebilmiştim. Âdetâ benimle birlikte bu işi yapmaya girişen Kazım?ın yakınlarının da bu fikri coşkuyla onaylaması elbette cesaretimi artırdı.

Hırsız filmi ikinci kez yaptırttı

Kazım filmi?nin yapılmış iki saat yedi dakikalık! kısmı artık yoktu

2006?nın 12 Aralık günü Saat 19.30 sularıydı. Evimin karşısındaki lokantada yemek yedim ve bizim apartmanın bitmek bilmeyen basamaklarını tırmanmaya başladım. Benim kata geldiğimde, merdivende havlularımdan birini gördüm. Kilit kırık, kapı açıktı.

G-5, ekranlar, laptop ve başka birkaç şey çalınmıştı. Filmden geriye sadece ham kasetler kalmıştı. ?Kazım filmi?nin yapılmış iki saat yedi dakikalık! kısmı artık yoktu. Çocukluğu, Hopa?daki ortaokul ve lise yılları, İstanbul?a geliş, Dinmeyen, Zuğaşi Berepe yılları, kendi grubuyla çıkana kadarki ara dönem, askerlik, Kızılırmak?a bas çaldığı zaman... hepsi tamamlanmışken, bir anda havaya karışmıştı.

Ve aradan aylar geçti. Günün birinde, nasıl bir inatla, nasıl bir kuvvetle, hâlâ bilemiyorum, filmi yeniden yapmaya oturdum. En yakın arkadaşlarım dahil kimseye bir şey söylemedim. Aylar boyunca. Nihayet bir gün birkaç arkadaşımı toplayıp dedim ki: ?Çalınan kısmı yeniden yaptım.?

Şimdi, film karşınızda. Daha önemlisi, artık yapıldı, dünyadan ve hayattan yok edilemez. Kuşaklar sonra birileri Kazım?ın varlığından, nasıl bir insan olduğundan, başka türlü yaşamanın, ?sisteme? ve hayata itirazın mümkün olduğundan haberdar edilebilecek.

Çünkü çalınan kısmı yeniden yaparsam her şeyin hallolacağını sanmıştım. Halbuki daha geride yapılması gereken çok şey vardı. Şimdi hangi kuvvetle devam edebilecektim?
Bunun da cevabı yok. Devam ettim. Fakat bir gün yine çok meşum bir durumla karşı karşıya kaldım: Kazım?ın hastalığı aşamasına gelmiştim.

Durmadan geri dönüp ilk bölümlerde düzeltmeler yapmakla uğraşmakta olduğumu ve bunu niye yaptığımı fark edene kadar bir zaman daha geçti. Kaçınılmaz sonu idrak ve kabul etmek de kaçınılmazdı haliyle. Ben de, insanlara söylemek -ve ?bırakmak?- istediğimi bırakabilmiş olacağım.

Haber, Söyleşi: Fatih Sultan Kar

Kazım Koyuncu fotoğraf pictures sahnede konser fotoğrafları

 
Kazım Koyuncu ve Trabzonspor
 
Kazım Koyuncu, Artvin'in Hopa ilçesine bağlı Sugören Köyü'nde, 7 Kasım 1971 tarihinde doğmuşsa da nüfusa geç kaydedildiğinden dolayı resmi doğum tarihi 10 Mayıs 1972'dir.

Kâzım Koyuncu (d. 7 Kasım 1971, Artvin - ö. 25 Haziran 2005, İstanbul), geleneksel Karadeniz müziği ile rock müziği sentezleyerek kendi tarzını yaratan Laz müzisyen. 33 yaşında akciğer kanserinden vefat etmiştir.

Hayatı
Müziğe ortaokul birinci sınıfta mandolin çalarak başlamış, çocukluğu, "üstadım" dediği, "Kemençeci Yaşar" lakabı ile tanınan Yaşar Turna'nın yanında türkü dinleyerek geçmiştir. İstanbul'a üniversite eğitimi için geldikten sonra müzikle yoğun olarak uğraşmaya başlamışsa da İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden siyasi nedenlerle ayrılmıştır. 1992 yılında profesyonel müzik hayatına atılmıştır. 2004'ün sonlarında sanatçıya akciğer kanseri teşhisi konulmuş ve kanser tedavisi görmeye başlamıştır. 25 Haziran 2005'de, 33 yaşında, tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirmiştir.

Müzik kariyeri
1992'de henüz 20 yaşında iken Ali Elver le "Dinmeyen" adlı özgün müzik grubunu kurmuş ve profesyonel müzik hayatı başlamıştır. Zamanla Lazca müzik yapmak için bu gruptan ayrılmışsa da rock'tan kopamamış ve geleneksel Laz halk müziğini rock tabanlı yorumlamaya başlamıştır.

1993'te Mehmedali Barış Beşli ile birlikte Zuğaşi Berepe (Denizin Çocukları) adlı rock müzik grubunu kurmuştur. Lazca rock yapma iddiası ile yola çıkan ve 1995'te Va Mişkunan (Bilmiyoruz), 1998'de de İgzas (Gidiyor) adlı albümleri yaparak bu iddialarını da gerçekleştiren grup, sınırlı sayıda (yalnızca 130 adet) basılmış bir konser albümü (Bruxel Live)çıkardıktan sonra 1999 yılında dağılmıştır.

Kazım Koyuncu, tek başına müziğe devam etmiş ve Salkım Söğüt adlı projelerin ikincisinde 3 şarkıyla yer almıştı. 2001'de Viya adlı ilk solo albümünü çıkardıktan sonra Kanal D televizyonunda yayınlanan popüler TV dizisi Gülbeyaz'ın hem müziklerini yapınca yurt çapında tanınmıştır. Daha sonra Kemal Sahir Gürel ile birlikte Sultan Makamı adlı televizyon dizisinin müziklerini hazırlamıştır..

Karadeniz müziğinin güçlü temsilcilerinden Fuat Saka, Volkan Konak ve Bayar Şahin ile birlikte düzenledikleri, büyük ilgi gören Hey Gidi Karadeniz konserler dizisinin de öncülüğünü yapmış, Nisan 2004'te çıkardığı ikinci solo albümü Hayde ile popülaritesini arttırmıştır.

Ölümünden sonra 16 şarkının 4 tanesi konser kaydı, 4 tanesi (Dünyada Bir Yerde, Yalnızlığı Anla, Hoşçakal, Yine Burada) demo kayıt, geri kalanı ise farklı albümlerde (Gitarın Asi Çocukları (Anılar Düştü Peşime), Grup Patika/Aşk Beni Büyütmedi (Ayrılık Şarkısı), Seyduna (Hayat), Tuncay Akdoğan/Bir Nehir ki Ömrüm (Darbedar), Dinmeyen/Sisler Bulvarı (Askıda Yaşamak), dizi müziği (Le le le) yer alan Dünyada Bir Yerdeyim albümü Halkevleri tarafından Ocak 2007 çıkartılmıştır. Bu albümün geliriyle Kazım Koyuncu Kültür Merkezi çalışmalarına başlamış ve halen çeşitli atölye çalışmalarıyla katılımcılarına ücretsiz eğitimler vermeye devam etmektedir. 2008 yılında Kazım Koyuncu'nun hayat hikâyesinin yanı sıra bir kısmı hiçbir yerde yayınlanmamış görüntülerle anlatan yönetmenliğini Ümit Kıvanç'ın yaptığı "Şarkılarla Geçtim Aranızdan" belgeseli 3 DVD halinde yayınlanmıştır.

Kaybının yankıları
26 Haziran 2005 'te Harbiye Açık Hava Tiyatrosu'nda düzenlenen tören sonrası onbinler tarafından Hopa'ya uğurlanmış ve 27 Haziran 2005 'te doğduğu köy olan Pançol'da fındık ağaçlarının çevrelediği köy mezarlığında ebedi istirahatgahına konulmuştur. Kazım Koyuncu'nun genç yaşta kaybı, gönülden bağlı olduğu Trabzonspor'un vefakar taraftarları, Laz dilinin tanınmasına yaptığı katkılardan dolayı Laz halkı, çevre sorunları konusunda gösterdiği duyarlılığın yanı sıra alçakgönüllü, samimi ve hümanist kişiliğiyle kalbini kazandığı büyük halk kitleleri tarafından üzüntüyle karşılanmıştır.

KiÅŸiliÄŸi
Akıllardan hiç çıkmayacak bir sözü:
"Bu arada; hiç başımızdan eksik olmayan gökyüzüne, günün karanlık saatlerine, ara sıra kopsa da fırtınalara, bir gün boğulacağımız denizlere, eski günlere, neler olacağını bilmesek de geleceğe, kötülüklerle dolu olsa bile tarihe, tarihin akışını düze çıkarmaya çalışan tüm güzel yüzlü çocuklara, Donkişotlar 'a, ateş hırsızlarına, Ernesto "Çe" Guevara'ya, yollara-yolculuklara, sevgililere, sevişmelere, sadece düşleyebildiğimiz olamamazlıklara, üşürken ısınmalara, her şeyden sıcak annelere, babalara ve tadını bütün bunlardan alan şarkılara kendi sıcaklığımızı gönderiyoruz. Kötü şeyler gördük. Savaşlar, katliamlar, ölen-öldürülen çocuklar gördük. Kendi dilini, kendi kültürünü, kendisini kaybeden insanlar, topluluklar gördük. Yanan köyler, kentler, ormanlar, hayvanlar gördük. Yoksul insanlar, ağlayan anneler, babalar, her gün bile bile sokaklarda ölüme koşan tinerci çocuklar gördük. Biz de öldük. Ama her şeye rağmen bu yeryüzünde şarkılar söyledik. Teşekkürler dünya."

Çevreci kişiliği
Koyuncu, çevre sorunlarına duyarlı olmuştur. Karadeniz Sahil Yolu inşaatına karşı Rize ilinin Fındıklı ilçesinde düzenlenen eylemlere destekte bulunmuştur.

Albümleri
Viya (2001)
Hayde (2004)
Dünyada Bir Yerdeyim (2006)

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.