BÖLGEDEN
Trabzon kurtuldu mu?
Dün Trabzon?un düşman işgalinden kurtuluşunun 92. yıldönümüydü.
Follow @dusuncemektebi2
Resmi ve gayri resmi kutlama etkinlikleri yapıldı, yapılıyor. İstanbul?da sayısını sanırım kimsenin tam olarak bilemediği sivil toplum örgütlerimiz bir araya gelip muhteşem bir kutlama etkinliği düzenlemeyi beceremiyorsa da yine de sağda solda münferit kutlamalar, etkinlikler devam ediyor.
Biz sivil toplum örgütlerimizi bu konu üzerinden eleştirmeyi şimdilik bir yana bırakıp, meselenin başka ve daha önemli bir yönüne işaret etmek istiyoruz. 3 yıl önce yine bu konu hakkında yazdığımız bir yazıya göz attığımızda ilginç noktalar gözümüze çarptı. ?Söz uçar yazı kalır? sözü boşuna söylenmemiş.
O günlerde Rusya?nın Trabzon konsolosu Oleg Loginov Günebakış?ı ziyaret edip çok önemli şeyler söylemiş. Özetle, bölgede düzenlenen kurtuluş günü etkinliklerinde özellikle Ruslara karşı son derece rahatsız edici konuşmalar yapıldığını, bu kutlamaların Atatürk ve İnönü dönemlerinde değil de Türkiye?nin NATO?ya üye olmak istediği 1948 yılında başlamasının anlamlı olduğunu, bölge insanının Ruslara karşı özel bir soğukluk ve ilgisizlik duyduğunu, Rus turistlerin çok yakın olduğu halde bu bölgeye fazla ilgi göstermediğini, halbuki iki komşu ülkenin özellikle kültürel ve sanatsal faaliyetler kanalıyla daha sıkı ve samimi ilişkiler geliştirmesi gerektiğini vurgulamış ve devam etmiş:
?Görele Belediyesi her yıl uluslararası kemençe festivali yapıyor. Görele?nin kemençenin merkezi olduğunu biliyoruz. Kendilerini arayarak, bu festivale katkıda bulunmak istediğimizi söyledik. Rusya?daki kemençe gruplarını festivale getirmek istediğimi söyledim. Özellikle Sochi?de böyle ünlü bir kemençe grubu var. Bunlar Ermeni asıllı Rus vatandaşları... Kendileriyle konuştum. Festivale katılmak için bölgeye geldiklerinde soykırıma dair tek kelime etmeyeceklerine dair kendilerinden söz aldım. Bana söz verdiler. Üstelik çok memnun oldular. Sonra Melikoğlu?na yazılı başvuru yaptım. Bana cevap verme gereği bile duymadı. Anlayamıyorum, neden yanyana gelinemiyor? Bir müzik festivalinde neden buluşulamıyor? Tıkanıklık sadece kültürel ve sanatsal olaylarda yaşanmıyor. Sayın belediye başkanı nezaketen de olsa neden cevap vermiyor? Ticari olaylarda da eskiye nazaran bir soğukluk yaşanıyor. Krasnodar?da ADG Fuarcılık öncülüğünde bir fuar organize edildi. Hazırlıklar bitti. Fuar 1 Mart 2007 tarihinde başlayacak. Ancak açılışa Trabzon Valisi olmadığı için katılamayacak. Böyle olunca da karşı tarafta farklı şeyler anlaşılacak. Daha kimin katılacağı bile bize bildirilmedi. Bunu nasıl anlatacağız? Yarınlarda yeni fuarları nasıl yapacağız??
O zamandan bu yana üç yıl geçti. Diğer komşularımız gibi Rusya?yla da ilişkilerimizde son derece olumlu gelişmeler yaşandı. Fakat kurtuluş günü kutlamalarının olay vaki olduktan tam 30 yıl sonra 1948?de başlamış olması çok dikkat çekici ve bu gerçeğin değişecek hali yok. Diyelim ki o da dönemin Dünya konjonktürüne uygun bir hamledir. Ancak artık o soğuk savaş politikalarını, sosyo-psikolojik ritüelleri devam ettirmenin anlamı yoktur.
Hem 1918?de Ruslar gitmiş, Trabzon kurtulmuş, Cumhuriyet kurulmuş da Trabzon nasıl bir 90 yıl geçirmiştir? 20. Asrın başında nasıl bir Trabzon vardı? Osmanlı?nın önemli merkezlerinden biri olan şehir neden bu kadar göç vermiştir? Rejim neden Trabzon?a ve Trabzonlulara hep yan gözle bakmıştır? Ne kadar devlet yatırımı almıştır? Bölge yeni rejimde vilayetlere ayrılmıştır da bu bölgenin lehine mi aleyhine mi olmuştur? Bölgede bir kimlik parçalanması ve bunalımı yaşanmamış mıdır? Halen yaşanmamakta mıdır?
Tarih bilgisi elbette çok önemlidir. Çoğu zaman tekerrürden başka bir şey olmayan tarihi bilmeden bugüne ve geleceğe sağlıklı bakmak mümkün değildir. Fakat kafamıza ve gözümüze sokulan uyduruk, imal edilmiş, sansürlenmiş bir tarih değil sözünü ettiğimiz. Öyle bir tarihe bakınca çok daha kötü sonuçlar doğuyor. İmparatorluk başkenti olan bir şehirden katiller çıkıyor, teşvike muhtaç hale geliyor, daha kötüsü teşvik yolu açıldığı halde kimse oralı olmuyor. Yine de Trabzonlu burnundan kıl aldırmayacak kadar kibire sahip olma hakkını kendinde görüyor, azınlıktan beter muamele gördüğü halde kendini hakim çoğunluk sanıyor. Dolayısıyla bundan hiçbir şikayeti bulunmuyor. Trabzon?u bu hale sokanlar da durumu keyifle seyredip kıs kıs gülüyor.
Hasıl-ı kelâm, Trabzon?un Kurtuluşu kutlamaları saçmadır, gereksizdir. Uluslaşma yolunda önemli adımlar atılan, yoğun çabalar harcanan Atatürk ve İnönü döneminde gerek görülmeyen bir uygulama NATO sevdasıyla başlatılmıştır, dolayısıyla rejimin de vazgeçilmezlerinden değildir. Artık Trabzonlunun daha ciddi meselelere kafa yorması gerekiyor. Özellikle gurbettekiler. Trabzon 90 yıldır ne halde, biz neden buralardayız diye düşünmeye başlasalar çok daha iyi ederler. ?Sen kutladın, ben kutladım, niye gidip falancıyla kutladın, öyle kutlama mı olur?? diye itiş kakışları ancak elalemi güldürür. Başka da bir işe yaramaz.
Resmi ve gayri resmi kutlama etkinlikleri yapıldı, yapılıyor. İstanbul?da sayısını sanırım kimsenin tam olarak bilemediği sivil toplum örgütlerimiz bir araya gelip muhteşem bir kutlama etkinliği düzenlemeyi beceremiyorsa da yine de sağda solda münferit kutlamalar, etkinlikler devam ediyor.
Biz sivil toplum örgütlerimizi bu konu üzerinden eleştirmeyi şimdilik bir yana bırakıp, meselenin başka ve daha önemli bir yönüne işaret etmek istiyoruz. 3 yıl önce yine bu konu hakkında yazdığımız bir yazıya göz attığımızda ilginç noktalar gözümüze çarptı. ?Söz uçar yazı kalır? sözü boşuna söylenmemiş.
O günlerde Rusya?nın Trabzon konsolosu Oleg Loginov Günebakış?ı ziyaret edip çok önemli şeyler söylemiş. Özetle, bölgede düzenlenen kurtuluş günü etkinliklerinde özellikle Ruslara karşı son derece rahatsız edici konuşmalar yapıldığını, bu kutlamaların Atatürk ve İnönü dönemlerinde değil de Türkiye?nin NATO?ya üye olmak istediği 1948 yılında başlamasının anlamlı olduğunu, bölge insanının Ruslara karşı özel bir soğukluk ve ilgisizlik duyduğunu, Rus turistlerin çok yakın olduğu halde bu bölgeye fazla ilgi göstermediğini, halbuki iki komşu ülkenin özellikle kültürel ve sanatsal faaliyetler kanalıyla daha sıkı ve samimi ilişkiler geliştirmesi gerektiğini vurgulamış ve devam etmiş:
?Görele Belediyesi her yıl uluslararası kemençe festivali yapıyor. Görele?nin kemençenin merkezi olduğunu biliyoruz. Kendilerini arayarak, bu festivale katkıda bulunmak istediğimizi söyledik. Rusya?daki kemençe gruplarını festivale getirmek istediğimi söyledim. Özellikle Sochi?de böyle ünlü bir kemençe grubu var. Bunlar Ermeni asıllı Rus vatandaşları... Kendileriyle konuştum. Festivale katılmak için bölgeye geldiklerinde soykırıma dair tek kelime etmeyeceklerine dair kendilerinden söz aldım. Bana söz verdiler. Üstelik çok memnun oldular. Sonra Melikoğlu?na yazılı başvuru yaptım. Bana cevap verme gereği bile duymadı. Anlayamıyorum, neden yanyana gelinemiyor? Bir müzik festivalinde neden buluşulamıyor? Tıkanıklık sadece kültürel ve sanatsal olaylarda yaşanmıyor. Sayın belediye başkanı nezaketen de olsa neden cevap vermiyor? Ticari olaylarda da eskiye nazaran bir soğukluk yaşanıyor. Krasnodar?da ADG Fuarcılık öncülüğünde bir fuar organize edildi. Hazırlıklar bitti. Fuar 1 Mart 2007 tarihinde başlayacak. Ancak açılışa Trabzon Valisi olmadığı için katılamayacak. Böyle olunca da karşı tarafta farklı şeyler anlaşılacak. Daha kimin katılacağı bile bize bildirilmedi. Bunu nasıl anlatacağız? Yarınlarda yeni fuarları nasıl yapacağız??
O zamandan bu yana üç yıl geçti. Diğer komşularımız gibi Rusya?yla da ilişkilerimizde son derece olumlu gelişmeler yaşandı. Fakat kurtuluş günü kutlamalarının olay vaki olduktan tam 30 yıl sonra 1948?de başlamış olması çok dikkat çekici ve bu gerçeğin değişecek hali yok. Diyelim ki o da dönemin Dünya konjonktürüne uygun bir hamledir. Ancak artık o soğuk savaş politikalarını, sosyo-psikolojik ritüelleri devam ettirmenin anlamı yoktur.
Hem 1918?de Ruslar gitmiş, Trabzon kurtulmuş, Cumhuriyet kurulmuş da Trabzon nasıl bir 90 yıl geçirmiştir? 20. Asrın başında nasıl bir Trabzon vardı? Osmanlı?nın önemli merkezlerinden biri olan şehir neden bu kadar göç vermiştir? Rejim neden Trabzon?a ve Trabzonlulara hep yan gözle bakmıştır? Ne kadar devlet yatırımı almıştır? Bölge yeni rejimde vilayetlere ayrılmıştır da bu bölgenin lehine mi aleyhine mi olmuştur? Bölgede bir kimlik parçalanması ve bunalımı yaşanmamış mıdır? Halen yaşanmamakta mıdır?
Tarih bilgisi elbette çok önemlidir. Çoğu zaman tekerrürden başka bir şey olmayan tarihi bilmeden bugüne ve geleceğe sağlıklı bakmak mümkün değildir. Fakat kafamıza ve gözümüze sokulan uyduruk, imal edilmiş, sansürlenmiş bir tarih değil sözünü ettiğimiz. Öyle bir tarihe bakınca çok daha kötü sonuçlar doğuyor. İmparatorluk başkenti olan bir şehirden katiller çıkıyor, teşvike muhtaç hale geliyor, daha kötüsü teşvik yolu açıldığı halde kimse oralı olmuyor. Yine de Trabzonlu burnundan kıl aldırmayacak kadar kibire sahip olma hakkını kendinde görüyor, azınlıktan beter muamele gördüğü halde kendini hakim çoğunluk sanıyor. Dolayısıyla bundan hiçbir şikayeti bulunmuyor. Trabzon?u bu hale sokanlar da durumu keyifle seyredip kıs kıs gülüyor.
Hasıl-ı kelâm, Trabzon?un Kurtuluşu kutlamaları saçmadır, gereksizdir. Uluslaşma yolunda önemli adımlar atılan, yoğun çabalar harcanan Atatürk ve İnönü döneminde gerek görülmeyen bir uygulama NATO sevdasıyla başlatılmıştır, dolayısıyla rejimin de vazgeçilmezlerinden değildir. Artık Trabzonlunun daha ciddi meselelere kafa yorması gerekiyor. Özellikle gurbettekiler. Trabzon 90 yıldır ne halde, biz neden buralardayız diye düşünmeye başlasalar çok daha iyi ederler. ?Sen kutladın, ben kutladım, niye gidip falancıyla kutladın, öyle kutlama mı olur?? diye itiş kakışları ancak elalemi güldürür. Başka da bir işe yaramaz.
Henüz yorum yapılmamış.