GÃœNCEL
Hızır, Yunus ve Demiryolu Gerçekleri...
Geçen hafta sonu İstanbul?da gazeteci-yazar Cevat Ocak?ın ?Derin Trabzonspor? adlı kitabının 2. baskısının imza günü münasebetiyle düzenlenen panelde konuşulanların arasında Trabzonspor?un selameti için Trabzon şehrinin kültürel ve
Follow @dusuncemektebi2
Geçen hafta sonu İstanbul?da gazeteci-yazar Cevat Ocak?ın ?Derin Trabzonspor? adlı kitabının 2. baskısının imza günü münasebetiyle düzenlenen panelde konuşulanların arasında Trabzonspor?un selameti için Trabzon şehrinin kültürel ve ekonomik açıdan kalkınması ve gelişmesi gerektiği üzerine de vurgu yapıldı. Bu gerçekten çok önemli bir konu ve nedense biz problemleri tartışırken ayrıntılarda boğuluyor, böyle kilit meseleleri gözden kaçırıyoruz.
Biz İstanbul?a yerleştiğimiz 1981 senesinde henüz Tosya-Ilgaz yolu hizmete açılmamıştı ve Doğu Karadeniz?den İstanbul?a Ankara üzerinden geliniyordu. Trabzon-İstanbul arası yolculuk süresi de 19-20 saatti. O yolun açılması süreyi 3 saat kadar kısalttı. Daha sonraki yıllarda otobüslerin kalitesinin artması, söz konusu yolun düzenlenmesiyle bu süre 14-15 saate düştü. Karadeniz sahil yolunun açılması süreyi fazla etkilemedi, çünkü hız kontrolleri daha ciddi yapılmaya başlandı. Öyle görünüyor ki İstanbul-Trabzon karayolu seyahatinin süresi bundan sonra çok fazla değişmeyecek.
Bu süre hâlâ çok uzundur, yolculuk meşakkatlidir ve biz de bu sebepten dolayı demiryolu lafını duyduğumuzda heyecandan yerimizden zıplıyoruz. Trabzon?a hızlı trenle ulaşım mümkün olursa, şehrin makûs talihi değişir diye umut ve tahmin ediyoruz. Eski yazılarımdan birinde bizim köyden örnek vermiş ve 30-40 haneli bir köyde bile haneler ve insanlar arasında kopukluklar varken, yolun gelmesiyle birlikte mahalleler arasında daha kolay ve sağlıklı insan ilişkileri kurulduğunu anlatmaya çalışmıştım.
Trabzonspor?un birbiriyle yakından ilişkili iki önemli problemi var: Biri panelde konuşulan kültürel ve ekonomik gelişme zorunluluğu, ikincisi de taraftarın büyük çoğunluğunun il dışında yaşaması ve şehir ile takıma katkısının son derece kısıtlı kalması. Daha da kötüsü, şehirde yaşayanlarla dışarıda yaşayanların zihniyet yapıları arasında önemli bir fay hattı olması. Başka büyük kulüplerde böyle bir şey söz konusu değil. İstanbul kulüplerinin şehirdeki taraftarının katkısı takımlarına yetiyor. Hakeza, Manchester?da da öyle Barcelona?da da. Milano, Torino, Münih, Madrid... Trabzonspor belki de bu konuda Dünya üzerinde bir istisna teşkil ediyor. Fakat bu problemin behemehal çözülmesi lazım. Şehir takımı yeterince besleyebilse, takımı taşıyabilse, dışarıdaki taraftar bundan hiç de şikayetçi olmaz. Keyifle takımının başarılarını seyreder, gurur duyar. Ancak öyle olmuyor, görüldüğü gibi. Dolayısıyla dışarıdaki muazzam potansiyelin şehir ve takıma katkısının arttırılması, hâttâ maksimum düzeye çıkarılabilmesi gerekiyor. Kendi hesabımıza Trabzonspor?un başarısı için başka bir çıkar yol olmadığını düşünüyoruz.
Demiryoluyla beraber, hem şehrin ekonomik ve kültürel etkinliği artacak ve bu takıma olumlu yansıyacak, hem de dışarıda yaşayan taraftarın şehre gelip gitmesinin kolaylaşıp sıklaşmasıyla kaynaşma ve bütünleşme sağlanacak ya da en azından bu konuda önemli mesafe katedilecektir. (Bu arada çok vahim bir iddia olan "Trabzonspor şehrin enerjisini yutuyor" konusu da hayırlısıyla bertaraf olacaktır) Şehirde yabancı taraftar kitlesi bulunmadığı için, oradaki taraftarın takımı kanıksamış olması normaldir. Dışarıdakilerin gurbette bir tür azınlık psikolojisi etkisiyle takıma daha bir heyecanla sarılmalarının normal olduğu gibi. Yazılıp çizilenler, hızlı tren projesinin gerçekleştiği takdirde İstanbul?dan Trabzon?a 7 saatte gidilebileceğini söylüyor. Demek oluyor ki İstanbul?da yaşayan bir taraftar, halihazırda nasıl Ankara?ya gidip gelebiliyorsa hızlı, ucuz ve güvenli bir şekilde hafta sonu Trabzon?a gidip gelebilecektir. Demek oluyor ki Trabzon(spor)lular, uşağın adının Hızır mı yoksa Yunus mu olacağını tartışmakla ömür tüketeceklerine, özellikle sivil toplum örgütleri vasıtasıyla bir an evvel bu projenin hayata geçmesi için ilgili ve yetkili mercilere baskı kurmaya çalışsalar çok daha hayırlı bir iş yapmış olacaklardır. Maatteessüf bu konuda ortalıkta bizim kadar heyecanlanan pek kimse de görünmemektedir.
Geçen hafta sonu İstanbul?da gazeteci-yazar Cevat Ocak?ın ?Derin Trabzonspor? adlı kitabının 2. baskısının imza günü münasebetiyle düzenlenen panelde konuşulanların arasında Trabzonspor?un selameti için Trabzon şehrinin kültürel ve ekonomik açıdan kalkınması ve gelişmesi gerektiği üzerine de vurgu yapıldı. Bu gerçekten çok önemli bir konu ve nedense biz problemleri tartışırken ayrıntılarda boğuluyor, böyle kilit meseleleri gözden kaçırıyoruz.
Biz İstanbul?a yerleştiğimiz 1981 senesinde henüz Tosya-Ilgaz yolu hizmete açılmamıştı ve Doğu Karadeniz?den İstanbul?a Ankara üzerinden geliniyordu. Trabzon-İstanbul arası yolculuk süresi de 19-20 saatti. O yolun açılması süreyi 3 saat kadar kısalttı. Daha sonraki yıllarda otobüslerin kalitesinin artması, söz konusu yolun düzenlenmesiyle bu süre 14-15 saate düştü. Karadeniz sahil yolunun açılması süreyi fazla etkilemedi, çünkü hız kontrolleri daha ciddi yapılmaya başlandı. Öyle görünüyor ki İstanbul-Trabzon karayolu seyahatinin süresi bundan sonra çok fazla değişmeyecek.
Bu süre hâlâ çok uzundur, yolculuk meşakkatlidir ve biz de bu sebepten dolayı demiryolu lafını duyduğumuzda heyecandan yerimizden zıplıyoruz. Trabzon?a hızlı trenle ulaşım mümkün olursa, şehrin makûs talihi değişir diye umut ve tahmin ediyoruz. Eski yazılarımdan birinde bizim köyden örnek vermiş ve 30-40 haneli bir köyde bile haneler ve insanlar arasında kopukluklar varken, yolun gelmesiyle birlikte mahalleler arasında daha kolay ve sağlıklı insan ilişkileri kurulduğunu anlatmaya çalışmıştım.
Trabzonspor?un birbiriyle yakından ilişkili iki önemli problemi var: Biri panelde konuşulan kültürel ve ekonomik gelişme zorunluluğu, ikincisi de taraftarın büyük çoğunluğunun il dışında yaşaması ve şehir ile takıma katkısının son derece kısıtlı kalması. Daha da kötüsü, şehirde yaşayanlarla dışarıda yaşayanların zihniyet yapıları arasında önemli bir fay hattı olması. Başka büyük kulüplerde böyle bir şey söz konusu değil. İstanbul kulüplerinin şehirdeki taraftarının katkısı takımlarına yetiyor. Hakeza, Manchester?da da öyle Barcelona?da da. Milano, Torino, Münih, Madrid... Trabzonspor belki de bu konuda Dünya üzerinde bir istisna teşkil ediyor. Fakat bu problemin behemehal çözülmesi lazım. Şehir takımı yeterince besleyebilse, takımı taşıyabilse, dışarıdaki taraftar bundan hiç de şikayetçi olmaz. Keyifle takımının başarılarını seyreder, gurur duyar. Ancak öyle olmuyor, görüldüğü gibi. Dolayısıyla dışarıdaki muazzam potansiyelin şehir ve takıma katkısının arttırılması, hâttâ maksimum düzeye çıkarılabilmesi gerekiyor. Kendi hesabımıza Trabzonspor?un başarısı için başka bir çıkar yol olmadığını düşünüyoruz.
Demiryoluyla beraber, hem şehrin ekonomik ve kültürel etkinliği artacak ve bu takıma olumlu yansıyacak, hem de dışarıda yaşayan taraftarın şehre gelip gitmesinin kolaylaşıp sıklaşmasıyla kaynaşma ve bütünleşme sağlanacak ya da en azından bu konuda önemli mesafe katedilecektir. (Bu arada çok vahim bir iddia olan "Trabzonspor şehrin enerjisini yutuyor" konusu da hayırlısıyla bertaraf olacaktır) Şehirde yabancı taraftar kitlesi bulunmadığı için, oradaki taraftarın takımı kanıksamış olması normaldir. Dışarıdakilerin gurbette bir tür azınlık psikolojisi etkisiyle takıma daha bir heyecanla sarılmalarının normal olduğu gibi. Yazılıp çizilenler, hızlı tren projesinin gerçekleştiği takdirde İstanbul?dan Trabzon?a 7 saatte gidilebileceğini söylüyor. Demek oluyor ki İstanbul?da yaşayan bir taraftar, halihazırda nasıl Ankara?ya gidip gelebiliyorsa hızlı, ucuz ve güvenli bir şekilde hafta sonu Trabzon?a gidip gelebilecektir. Demek oluyor ki Trabzon(spor)lular, uşağın adının Hızır mı yoksa Yunus mu olacağını tartışmakla ömür tüketeceklerine, özellikle sivil toplum örgütleri vasıtasıyla bir an evvel bu projenin hayata geçmesi için ilgili ve yetkili mercilere baskı kurmaya çalışsalar çok daha hayırlı bir iş yapmış olacaklardır. Maatteessüf bu konuda ortalıkta bizim kadar heyecanlanan pek kimse de görünmemektedir.
Henüz yorum yapılmamış.