Taş ocakları korkutuyor
Tema Vakfı Rize Temsilcisi Özer: ''Taş ocaklarının işletileni de kapatılanı da tehlike saçıyor'' dedi
Follow @dusuncemektebi2
RİZE-TEMA Vakfı Rize Temsilcisi Karadeniz Sahil Yolu yol yapım çalışmaları kapsamında işletilen ve kapatılan taş ocaklarının tamamının tehlike saçtığını söyledi.
Özer, yaptığı açıklamada, Türkiye'de heyelan ve kütle hareketlerinin en fazla görüldüğü bölgenin Doğu Karadeniz olduğunu belirtti.
Türkiye Arazi Varlığı Raporu'na göre, Doğu Karadeniz'in yüzde 89'unun heyelanlara karşı duyarlılık gösterdiğini ifade eden Özer, şunları kaydetti:
''Bu afetlerden dolayı her yıl onlarca insan yaşamını yitirmekte, yerleşim alanları, iş yerleri sular altında kalmakta, üretilmesi için binlerce yıl gereken verimli tarım toprakları denize akmaktadır. Bölgenin jeolojik, topoğrafik, iklim, toprak yapısı gibi özellikleriyle bu tür afetlere açık bir yer olduğu bilinmektedir. Ancak afetlerin 1950'li yıllardan sonra hızlandığı, bölgedeki doğal özelliklerinin yüz binlerce yıldır bu şekilde olduğu gerçeği insan faktörünün sorgulanmasını zorunlu kılmaktadır'' dedi.
Doğu Karadeniz'de her yıl çeşitli nedenlerden dolayı sık sık sel ve heyelanlarla karşılaşıldığını kaydeden Özer, ''Buna özellikle Karadeniz Sahil Yolu çalışmaları nedeniyle açılan çok sayıda taş ocağı eklenmiştir. Söz konusu projedeki acelecilik, başta Çevre Etki Değerlendirme (ÇED) olmak üzere yürürlükteki yasa ve yönetmeliklerden muafiyet, taş ocaklarının çevre ve insan üzerindeki olası etkilerinin tartışılmasını engellemiş, kamu denetimini zayıflatmıştır. Bugün gelinen noktada halen faaliyetine devam eden, durdurulan veya kapatılmış taş ocakları tehlike saçıyor. Yöredeki kayaçlarda taş ocaklarından kaynaklanan yoğun bir ayrışma gözlenmektedir'' diye konuştu.
Taş ocaklarının yer seçiminde hiçbir kritere uyulmadığını belirten Özer, ''İşletme esnasında da kar hırsı ne yazık ki doğru yöntemlerin kullanılmasını engellemektedir. Taş ocaklarında galeri patlatma yöntemi uygulanmaktadır. Bu yöntem bir seferde çok miktarda malzeme elde edilmesi, sürenin kısa olması, birim üretim maliyetinin düşük olması nedeniyle üretim yapan kuruluşlar tarafından sıklıkla kullanılmaktadır. Kullanılan patlayıcı madde miktarının yüksek olması yakın yerleşim birimlerinde insan yaşamını tehdit ederken titreşimden kaynaklanan sarsıntılarla kayaç ayrışmalarını tetiklemektedir'' dedi.
Basamaklı üretim sisteminin uygulanmasının birçok sakıncayı ortadan kaldıracağını vurgulayan Özer, ''Heyelanların çoğu suyun etkisiyle ortaya çıkmaktadır. Ocaklar ve çevresindeki araziler çok iyi projelendirilmiş yer altı ve yer üstü suları drenaj sistemlerine sahip olması gerekmektedir'' dedi.
RİZE-TEMA Vakfı Rize Temsilcisi Karadeniz Sahil Yolu yol yapım çalışmaları kapsamında işletilen ve kapatılan taş ocaklarının tamamının tehlike saçtığını söyledi.
Özer, yaptığı açıklamada, Türkiye'de heyelan ve kütle hareketlerinin en fazla görüldüğü bölgenin Doğu Karadeniz olduğunu belirtti.
Türkiye Arazi Varlığı Raporu'na göre, Doğu Karadeniz'in yüzde 89'unun heyelanlara karşı duyarlılık gösterdiğini ifade eden Özer, şunları kaydetti:
''Bu afetlerden dolayı her yıl onlarca insan yaşamını yitirmekte, yerleşim alanları, iş yerleri sular altında kalmakta, üretilmesi için binlerce yıl gereken verimli tarım toprakları denize akmaktadır. Bölgenin jeolojik, topoğrafik, iklim, toprak yapısı gibi özellikleriyle bu tür afetlere açık bir yer olduğu bilinmektedir. Ancak afetlerin 1950'li yıllardan sonra hızlandığı, bölgedeki doğal özelliklerinin yüz binlerce yıldır bu şekilde olduğu gerçeği insan faktörünün sorgulanmasını zorunlu kılmaktadır'' dedi.
Doğu Karadeniz'de her yıl çeşitli nedenlerden dolayı sık sık sel ve heyelanlarla karşılaşıldığını kaydeden Özer, ''Buna özellikle Karadeniz Sahil Yolu çalışmaları nedeniyle açılan çok sayıda taş ocağı eklenmiştir. Söz konusu projedeki acelecilik, başta Çevre Etki Değerlendirme (ÇED) olmak üzere yürürlükteki yasa ve yönetmeliklerden muafiyet, taş ocaklarının çevre ve insan üzerindeki olası etkilerinin tartışılmasını engellemiş, kamu denetimini zayıflatmıştır. Bugün gelinen noktada halen faaliyetine devam eden, durdurulan veya kapatılmış taş ocakları tehlike saçıyor. Yöredeki kayaçlarda taş ocaklarından kaynaklanan yoğun bir ayrışma gözlenmektedir'' diye konuştu.
Taş ocaklarının yer seçiminde hiçbir kritere uyulmadığını belirten Özer, ''İşletme esnasında da kar hırsı ne yazık ki doğru yöntemlerin kullanılmasını engellemektedir. Taş ocaklarında galeri patlatma yöntemi uygulanmaktadır. Bu yöntem bir seferde çok miktarda malzeme elde edilmesi, sürenin kısa olması, birim üretim maliyetinin düşük olması nedeniyle üretim yapan kuruluşlar tarafından sıklıkla kullanılmaktadır. Kullanılan patlayıcı madde miktarının yüksek olması yakın yerleşim birimlerinde insan yaşamını tehdit ederken titreşimden kaynaklanan sarsıntılarla kayaç ayrışmalarını tetiklemektedir'' dedi.
Basamaklı üretim sisteminin uygulanmasının birçok sakıncayı ortadan kaldıracağını vurgulayan Özer, ''Heyelanların çoğu suyun etkisiyle ortaya çıkmaktadır. Ocaklar ve çevresindeki araziler çok iyi projelendirilmiş yer altı ve yer üstü suları drenaj sistemlerine sahip olması gerekmektedir'' dedi.
Henüz yorum yapılmamış.