Sosyal Medya

GÃœNCEL

Gazetecinin (Kaldıysa tabii) el kitabı!..

Hıncal Uluç neredeyse her gün haykırıyor bunu... 'Muhabirlik bitti, gazetecilik de bitti' diyor... E peki haksız mı sizce?



GAZETECÄ°LER.COM

Hıncal Uluç'u bilirsiniz...
Hemen hemen her gün yazdığı köşesinde 'gazeteciliğin' öldüğünü resmeder...
Artık eskisi gibi olmadığını, haberciliğin bittiğini, muhabirlik diye bir şeyin kalmadığını söyler...

İşte bugün de buna benzer bir makale kaleme almış...
"Gazetecinin (Kaldıysa tabii) el kitabı!.." başlığını atmış makalesine de...
Bu el kitabını da Doğan Uluç'un gazeteciliğinle örneklemiş...

"Doğan Ağabey meslekte gıpta ettiklerimin başında gelir.. Daha tanınmadığım günlerde, soyadıma bakıp "Doğan Uluç'un akrabası mısınız" diyenlere içimden "Ah, keşke" diyerek üzüntüyle "Maalesef" yanıtı verirdim.
Benim için gazeteciliğin öncülerindendi." demiş Doğan Uluç için...

Eskilere dönüş yapmış sonra Hıncal Uluç...
"Bakın ve öğrenin, muhabirlik neymiş?" diyerek Doğan Uluç'un 'Kupa Ası' kitabında yer alan, Hürriyet Gazetesi'ndeki muhabirliğini anlattığı bir sunumu köşesine taşımış...

"Hürriyet'in kapısından ilk girişimi takip eden yıllar gözlerimin önünden film şeridi gibi geçiyor. Bugünkü deyimle Genel Yayın Yönetmeni Necati Zincirkıran'ın oluşturduğu istihbarat kadrosunda Beyoğlu muhabiri olarak işe başladığımda her masada bir daktilo vardı. Hürriyet'te çalışmayan meslektaşlarımdan, diğer gazetelerde daktiloların paylaşılarak kullanıldığını duymuştum.

Habercilik değişikti o yıllarda. 'Masabaşı' muhabirlerinin meslek ömrü kısa olurdu.
İnternette 'Türk', 'Türkiye' sözcüklerinden süzülen kırpıntıları haber yapmaya benzer kolaylıklar yoktu. Olsaydı bile, hoş görüleceğinden emin değilim. Gazeteler taze, değişik, özel haberler peşinde her gün yeni bir savaş verirler. Bu savaş dışarıda olur, haberin olduğu yerde. Muhabirler de ön cephede savaşçıdır."

İşte Doğan Uluç'un "Muhabirler de ön cephede savaşçıdır" sözüne takılmış Uluç...
'Muhabirliğin tanımı budur' demiş...
Sonra da Doğan Uluç'un sunumuna devam etmiş...

"Hürriyet istihbaratında dört yıl çalıştım. İzne çıkan arkadaşlarımın yerine polis, adliye, vilayet muhabirlikleri yaptım. Ses getiren özel haberlerim birinci sayfadan verildi; arka kapağa taşındı, manşete çıktı. Hürriyet'in 8 sayfa yayımlandığı günlerde yalnızca rakip gazetelerde değil, istihbaratta diğer muhabirlerle rekabet içindeydik.

Londra'da haberlerimi genelde mektupla, günlük olay takip ederken teleksle gönderirdim. Thames Nehri karşısındaki postanede bir teleks cihazı vardı. Haber geçmek için, uluslararası santralın telekse hat vermesi için 2-3 saat beklediğim çok oldu.
Amerika içinde ve dışında yıllarca haber kovaladım. Olaylar izledim, röportajlar yaptım. Bir tek resim geçmek için saatler harcadığım oldu. Teleks olmayan yerlerde haber geçmek ayrı bir sorundu.
"

Teknoloji geliştikçe gazetecilik bitiyor diyor Hıncal Uluç...
"Eski gazeteciler de elini ayağını çekince, tümden bitecek.." diyerek de bu isyanını her gün sürdürebileceğini ifade ediyor...

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.